13 Şubat 2021 Cumartesi

Kahyanın gülleri...

 Bir zamanlar pekte uzak değil yakın bi diyarda geniş bir arazi üzerine kurulmuş güzel mi güzel bakanların içini ferahlatan hoş bir çiftlik varmış 
      Etrafta birçok çiftlikler, araziler ve beyler yaşarmış, gün olur mutlu yaşanır, gün olur kavga gürültü olur günler geçiiip gidermiş, bizim arazinin sahibi alaveraya dalaveraya kapılmadan kendi işine bakar elinden gelen gayreti sarfeder ve çalışanlarınıda hoş ederek emeklerinin karşılığını verirmiş...İyi yürekli sahip calışanlarına güvenir onları severmiş, aslında o herkezi severmiş yeterki dürüst olsunlar yıllar yıllar geçmiş sahibin arazisi de malıda Allah vermiş artmış ha artmış.  Etraftan gıptayla izlenir olmuş birçok sahip onu kıskanır ve avuçlarını hırs ve öfkeden kavururcasına oğuşturur ama yinede bir şey yapamazmış... 
Sahip etrafın ne düşündüğünden habersiz işleriyle ilgilenirmiş.Sahibin yıllardır yetiştirdiği ve  bakmaya kıyamadığı üç tane gülü varmış bu güllerin ihtişamı onca güzellikleri olan araziyi bastıracak kadar güzelmiş aslında ne büyü ne keramet sadece gayretle Allah'ın verdiği o kocaman üç güzel gül...günler günleri aylar ayları kovalamış ve bu güllerin namı yayıldıkça etraftaki beyler sahipler onu iyice kıskanır olmuş, ona bir tuzak kurup o gülleri yoketmek istemişler ama çifliğin duvarları yüksek ve içeridede aslan gibi köpekler varmış... napalım ne edelim diye düşünürken akıllarına parlak bir fikir gelmiş kaleye dışardan giremiyorsan içerden feth edersin... ve hemen kahyayı bi yoklayalım demişler bir gece vakti gizlice arazinin yakınına kadar sokulmuşlar ve izlemeye başlamışlar birde ne görsünler gece olup el ayak çekildiğinde evin kahyası gizlice kapıları açıyor ve kayboluyor... meğer sahibin kahyasıda yıllardır beklermiş bi babayiğit gelsede şu sahibin işini bitirse...
Bunu gören diğer sahipler sabahı beklemiş ve planlarına kahyayıda katıp bir gece vakti gülleri kesip devirmişler... ve sabah olmuş sahip hiç olmadığı bir hal üzere uyanmış göğsünde sanki bir taş varmış hayır ola demiş bu ne olaki yatağından doğrulmuş ve sabahın ilk ışıklarıyla kendini bahçesine atmış, birde ne görsün güller kesilmiş iki tanesi ölmüş üçüncüsüde mahzun boynun bükmüş o kargaşada baya hırpalanmış...gürsesiyle hemen kahyayı çağırmış... kahya.... kahyaaa... kahya hemen koşmuş gelmiş sahip kahyayı bir süzmüş ve onun halinden olanları anlamış ama elden ne gelirmiş kahya ona bir emanetmiş yıllardır onun ahlakını düzeltmek için uğraşırmış belki dermiş bu güzellikler zenginlikler onun Allaha şükrünü arttırır ama kahya her zaman aynıymış hep gizli düşmanlık ve kötülük peşindeymiş...koca gönüllü sahip kesilen iki gülüne yanaraken geride kalan son güle şefkatle bakarak ellerini Rabbine açmış ve öyle içten bir yakarışla yakarmış mevlasına ki... onun yakarışı Rabbinden hemen cevap bulmuş... 
Bu hikayede burda bitmiş ama asıl mesele sizce sahip neye daha çok üzülmeli diğer sahiplerin düşmanlığınamı, gözünden bile sakındığı o nadide güllerin yok oluşunamı yoksa yıllardır bir ümit düzelir diye sabrettiği kahyasının ihanetine mi...!???
                     YAKUT