31 Mart 2011 Perşembe

Güller ve Dikenler!

Gül koklamak isteyen dikenine katlanır...! Ya da gül yerine papatya, hanımeli, leylak, nane veya tere koklar... Peki ama hiç düşündük mü neden güller bukadar dikenlidir? Belki de Yaradanın bize bir mesajı vardır. Yani en iyiye ulaşmak zordur diye... Düşünsenize Cennetin etrafı dikenlerle zorluklarla çevrili, Cehennemin ise güzellik rahatlık ve kolaylıklarla... Acaba neden şehitler kul hakkı hariç sorgusuz Cennete girer yada ölümün acısı onlara yok denecek kadar azdır... Veya "Kıyamette herkese yaptığının karşılığı var" denirken hiç düşündük mü o ibadetleri yapan kişiler, ac olup enfes bir sofra başına geçip karnını tıkabasa doyurmuş mu? Yada yorganı çekip, banane deyip bir güzel zıbarmış mı? Geniş manada düşünecek olursak gül ve diken aslında birbirinden ayrılmayan ve çok manalı bir ikilidir, gül varsa diken vardır, diken varsa acı vardır, acı çekmeyene ise, ne gül, ne de gülistan vardır... Uzun bir yola çıktığımızda ayağımıza batan taşlardan yakınacağımıza katettiğimiz yola baksak çok daha doğru olmaz mı...? Sevgi ve muhabbetle.
YAKUT

28 Mart 2011 Pazartesi

Hadi Cennete.


Ebedi hayatlarında artık hiç üzülmeyecekler... Hz. Allah (cc) okadar merhametli ki, onlara kimbilir neler neler hazırladı bitmek bilmeyen o ebedi hayatta... Ya dünyasını mahveden ve belkide tevbe etmeden bu dünyadan yıkılıp gidecek ve iki dünyasını da yok edecek o kişi...! Ne diyelim Allah'ın kanunları her zaman insanların yararına ve onları koruyup gözetmek içindir, O adaletlidir... "ŞERİAT'ı" beğenmeyenlere davulla duyrulur.
YAKUT

26 Mart 2011 Cumartesi

Yaşlı Ağaç 2.bölüm


Ve işte hikayemizin diğer yarısı.
Yaşlı ağaç kamyonla uzun bir yolculuğa çıkmış, yolda giderken de hep sonunun ne olacağını düşünüp içten içe üzülüyormuş. Ah! demiş benim de sonum bir soba içinde, yada bir şömine de yanmak mı!?... Bizim yaşlı ağaç bunları düşünürken adamlar gelecekleri yere varmışlar. Saat sabahın dördüymüş, ortalık halen sessiz ve soğukmuş, adamlar el birliğiyle ağacı yere indirmişler ve arabalarının kapılarını örtüp gitmişler. Yaşlı ağaç üzgün bir kalple sabahın ışıklarını beklemeye başlamış ilk ışıklarla ortalık aydınlanmaya başlamış, yaşlı ağaç etrafını süzmüş kimsecikler yokmuş, ama bulunduğu yer çok güzel sakin ve huzurlu bir yermiş. Hava ısınmaya başladıkca ortalık kalabalıklaşmaya başlamış. Birçok işci etrafında devamlı bir şeyler yapıyorlarmış kimisi yontuyor, kimisi kesiyor, kimisi çivileri çakıyor... Neler olduğuna bir anlam veremeyen yaşlı ağaç olacakları beklemeye başlamış aradan bir kaç gün geçmiş adamlar yaşlı ağacı yüklenip bir binaya monte etmişler yaşlı ağaç şaşkın gözlerle etrafına bakınmış bir sürü insan onun güzelliğini seyrediyor ve etrafından hiç ayrılmıyormuş. Sabah, öğlen, ikindi, akşam ve yatsı," evet bildiniz burası bir cami." Yaşlı ağaç ömrünün kalan kısmını bir caminin mihrabı olarak geçirmiş, mutlu huzurlu ve ümit dolu... Yaşlı ağacın köklerinden ise yeni fidanlar büyümüş, onun eski güzelliğini aratmayacak şekilde güzel ve görkemli... Hikayemizde burada bitmiş, ama gökten ne elma düşmüş ne de armut... Sadece yükseklerden bir ses duyulmuş: Hayalesselâh...!
YAKUT

21 Mart 2011 Pazartesi

Yaşlı Ağaç

Çok da eski değil, yıllar öncesinde, kimselerin uğramadığı ücra bir köşede ölümü bekleyen bir ağaç varmış, kökleri sağlam, ama dalları yıpranmış, yaprakları dökülmüş, kuşların yuva yapmak için seçmedikleri, görenleri pekte mutlu etmeyen bir ağaç yaşarmış, uçsuz bucaksız dünyada, bir onu kimse görmez, bir ona kimse bakmazmış sanki... Oysa ki yıllar önce ne de güzel dalları, yaprakları vardı. Herkesin dibinde oturmaya can attığı, kuşların yer kapabilmek için kavga ettiği, her göreni hayranlıkla baktıran bir ağaçtı o, ama yıllar herkesden bir şeyler alıp götürmüştü, ondan neden almasın ki... Yaşlı ağaç bir yandan geçmişi düşünür, bir yandan da kuruyan dallarına bakar ve artık sona geldik dermiş, ama onca yaşlılığına ve yorgunluğuna rağmen, kökleri sapasağlammış, ne esen rüzgarlar ne yağan yağmurlar, ona vız gelir tırıs gidermiş. Eee nediyelim bu da onun için bir teselliymiş, yine de şükretmesini bilir ve yeryüzünün güzellikleri onu mutlu etmeye yetermiş. Günlerden bir gün bir sabah büyük bir sarsıntı ve gürültüyle gözlerini açmış, ilk defa kendisini bu kadar korkmuş ve acı çekerken hissetmiş, etrafında dolanan insanların onu kesmeye başladıklarını görünce, işte demiş hayatımın sonu bu olsa gerek, artık dünyaya elveda diyeceğim, kimbilir bir daha uçan kuşları, dolanan insanları görebilecek miyim, ya gökyüzü... Büyük bir hışırtıyla sallanmış dalları, sanki ağlıyor ama ağladığını kimsenin görmesini istemiyormuş... İnsanlar akşam olmadan yaşlı ağacı kesip araçlara yüklemişler, yaşlı ağaç biraz canı yanmış biraz ürkek neler olacağını beklemeye başlamış...
DEVAMI SONRA
YAKUT

10 Mart 2011 Perşembe

Bir hayır dua da sen al


Bugün düşünürken yıllardır benimde eksikliğini çektiğim bir konu hakkında, kafamda bir fikir belirdi ve neden olmasın ki diye düşündüm. İnsanlar hep güzel elbiseler güzel, ayakkabılar giyiniyor, ama sadece standartlara uyuyorsa! Ya peki diğerleri...??? Diğerlerinden kastettiğim, vücudun da bozukluk bulunan, aşırı şişman, aşırı zayıf ve benzeri insanlar. Ne yapıyor? Hiç düşündünüzmü? Siz zahmet etmeyin ben düşündüm. Parası varsa alâ ama yoksa kaldı dımdızlak... İşte dışarıdan bakılınca, sıtandartlara uymayanların çirkin görünmesinin sebebi. Zaten adamın vücudunda kusurlar var, üstüne uygun bir kıyafeti de yok adam ne yapsın? Hem bunalıma giriyor, hem de dışarıdaki onca süslü insanın yanında kendini iyice küçülmüş hissediyor. Bilmiyorum yabancı ülkelerde nasıldır ama Türkiye de bu eksikliği çoğu zaman bende yaşıyorum ve çoğu zaman terzilikte kar etmiyor istiyorsun ki seninde cicilerin olsun, hadi elbiseyi idare ettin ya ayakkabı... Yakinen tanıdığım özürlü kızların, ayaklarına uygun ayakkabı bulamadıkları için, devamlı erkek ayakkabısı veya, lâhmiye dönmüş terliklerle dolanması beni çok üzmüştü ama elden ne gelir. Bu yüzden isterdim ki devlet büyükleri, bu tür farklı insanlar için, bir sektör oluştursun ve kişiye özel kıyafetleri uygun fiyata versin, kimbilir belki de bu tür ihtiyaçlı insanların duasıyla devletimiz bir adım daha ilerlerdi... Bize uzak görünen şeyler aslında pekte uzak değil, sadece biraz ilgi, biraz gayret. Devlet büyüklerine duyrulur.
YAKUT

9 Mart 2011 Çarşamba

Eksiğimiz Çiçek olsun...!


Demek kadınlara karanfil dağıttılar...! Allah Allah, iyi de yarın yine normal bir gün. Yani kadınlar dayak yememek ve karanfil almak için bir sene boyunca mart ayının, bir gününü mü bekleyecek, komik doğrusu... İnsanlar kolay olanı yapmakta ne kadar da hünerli, hevesli ve eli çabuk, değilmi? Düşünüyorum da müslümanım diyen birçok erkek bile kadınına ne derece önem veriyor...???!!! Kadınsın evle uğraş, adamını hoş et, bebelerine bak, onları yetiştir, kendine bak, yoksa adamın gözü başkalarına kayar. Sabret, sabret, sabret. Eee sonra: Biraz hastalansan, " zaten sen hep hastasın", biraz değişiklik istesen "vallaha beğenirsen benim vereceğim hayat bu"... Bende bi dinleneyim desen "istersen sana bir yardımcı alayım, beraber işleri yaparsınız( kuma) "...!!! İşte kadınlar! Hayat, açık olana da, kapalı olana da aynı, bazı müstesna ve şerefli İNSANlar hariç, yaşanan tiyatrolarda pek de farklılık yok...Ne de olsa Adem (as) i Cennetten çıkaran, Havva(as), o zaman vurun Havva'lara...Eeee bu cihetle varsa bir kadınlar gününüz, ne diyelim o zaman, kutlu olsun.
YAKUT

3 Mart 2011 Perşembe

dümen var!


Allah aşkına uyumayın ey müslümanlar. kafirden dost ayıdan post olmaz... ! Başladığından beri beni düşündüren arap ülkelerindeki sallantılar sanırım yavaş yavaş neyin başlangıcı olduğunu belli etmeğe başladı. Başta amerika ve diğer yahudi kökenlilerin dünya çapındaki dokunamadığı tek, "islamla yönetilen ve gücü artan ülke İran dı. Cesaret edemediklerini her zaman olduğu gibi hileyle ele geçirmeye çalışıyorlar. Ah keşke herkes anlasa... benim kanaatimce amerika ingiltere ve diğer sömürgeci devletlerin halkı kışkırtarak belkide bazı kesimlere vaadlerde bulunarak elde ettikleri bir görüntü bu. zira neden ingiliz gavuru halkın güvenliğini düşünür oldu, amerika neden gemilerini hemen getirdi, çok mu seviyorlar arapları yada bedevileri... bunlar ırak meselesindeki gibi sözde iyilikle girip sonrada bir zehirli sarmaşık gibi heryeri saracaklar çıkışları ise belki yıllarca belkide hiç olmayacak en kötüsü de girdikleri arap ülkelerine ya kendi adamlarını yada kuklalarını oturtup ilerki zamanda İranı dünyadan silecekler yani İran yönetimini çünkü bunlar Şeriatın yok edilmesine yeminli namussuzlar... Allah aşkına tarladan kargaları koğsun diye domuzları salmayın. uyanın... uyanın... uyanın...
Rabbim den dileğim kaddafi yahudisini tez vakitte toz duman etmesi ve diğer azgın kafirleri arap ülkelerine ayak bastırmaması. Amin... Zülcelâlivelikram...

Yakut