31 Aralık 2010 Cuma

BUGÜN MUHARREM


Yavaş yavaş yıkılan dünya... Peki ama acaba biz neresindeyiz , bizler de yıkıntılar arasında, toza toprağa bulanmışlar danmıyız? Yoksa, O korkunç sarsıntı anında, başka bir dünyada, başka bir alemdemiyiz...? İşte bu yüzden mümin olmak, yani iman etmek. İşte bu yüzden toplumdan sıyrılmak, belki dimdik ayakta kalmak, belki yapayalnız tek başına kalmak, ama şerefli ama ümitli ama bir O'na boyun eğip, başka her şeye baş kaldırarak... İşte bizim hayatımız. Ne uzun ne kısa, sadece yazıldığı kadar, ne tatlı ne acı sadece bir yudum su misali, can veren ama kandırmayan... Belki bu dünya bazılarına çook uzun gelebilir ama inanın hiçte uzun değil... Bir gününüzü bir yılınızı mahvetmeyin, gelin bu geceyi kutlamadan sarılın yorganınıza yatın aşşa, sonra da gece kalkıp Kuran okuyarak Namaz kılarak Allah'tan Rahmet, Mağfiret dileyin. Ey MUHAMMED ümmeti! Muharrem de aşureyi dağıtıp yılbaşında da şanpanyaları patlatmayın... YAKUT

15 Aralık 2010 Çarşamba

KERBELÂ NERDE BİZ NEREDE

Aşura veya Aşure günü, aklınıza ne getiriyor? Iıııımmm mis gibi bir tatlı veya farklı bir çorba, ardından kerbela...!!!??? Oturalım biraz ağlayalım sonrada Allah kabul etsin aşuremizi beraberce yiyelim kimden gelirse gelsin!!!... ve içinde ne olursa olsun, helâl haram şüpheli!... Varsın olsun, sonunda da yarabbi çok şükür elhamdülillâh... Yada başka bir şekliyle, ay bu ayda nekadar çok çeşit aşure tadına baktık burnumuza kadar aşure olduk artık bi sene aşure çekmez canımız. İslâm nekadar kolaylaştırılmış değilmi? Hani nerede o İslamın ruhunu paylaşmak???... Hz Hüseyin neden şehit edildi?... Ne uğruna ve kimler şehit etti...!? Bu yemek proğramlarından ve devamlı insanlara Kur'an, sünnet, farzmış gibi, midesini şenlendirmeyi ve ardından da uyumayı öğütleyen sitelerden, tv kanallarından nefret ediyorum. Ah zavallılar ah... bir yandan devamlı az yemeyi tavsiye edipte bir yandan da olmadık şeyleri birbirine katıp lezzet adı altında ümmetin helâkini isteyenler... Vah yazıklar vah yazıklar vah yazıklar... Hz Huseyn ölmedi... Ya sizler.?
YAKUT

31 Ekim 2010 Pazar

Unutulacak Yüzler

Acaba yıllar geçtikçe en bildiğimiz kuşları, kedileri, köpekleri de resimlerdenmi tanıtacağız evlatlarımıza???... Teknoloji adı altında okadar içler acısı bir dünyada yaşıyoruz ki, Allahın verdiği akıllarımızı öyle yalnış yollarda kullanıyor ve sadece dünyayı hızlı bir şekilde tüketiyoruz. Yazık ki biz fertlerin bir bütün olmaması, yani bencilliklerimizi bir tarafa bırakıp bir türlü birleşip kenetlenemememiz sadece dünyada bir dev olmaya çalışan zalimlere yarıyor... Gerçekten de onlar yılmadan çalışırken, bizler onların sadece iyilikler adına adımlar attığına kendimizi inandırmaya çalışıyoruz peki neden?... Uyku rahat yorgan sıcakta ondan, herkez birbirinin kuyusunu kazıyor, birbirini yemekten fırsat bulupta dışarda neler olduğuna bir türlü bakamıyor müslüman toplumlar, bu vesileyle gün doğuyor zalimlere ve oynuyor atlar hiç oynamadığı kadar şahlana şahlana...
YAKUT

30 Ekim 2010 Cumartesi

ŞÜKÜR

İşte yine geldim. Bizim gibilerin hayatları böyledir, anca hayata bağlanırsın ve bir vurgun daha gelir, günlerce bazende aylarca onunla uğraşırsın, Allahın merhametiyle yeniden topraktan filizlenen bir fidan gibi dünyaya döner ve o hastalık zamanlarının gelmemesi için dua edersin. Yinede çok şükür. Bunlarda biz günahkarların cennete gidiş biletleridir belkide, zira müminin eline bir diken batsa günahına keffaretse, çekilen bütün hastalıklar bizi Rabbimizin rahmetine bir adım daha yaklaştırıyor demektir.Çok şükür bizleri gözettiği için, bizlerin dualarına cevap verdiği için ve bizlere acıdığı için...
YAKUT

30 Eylül 2010 Perşembe

Yumuşatılmış kötülükler

uuuaaaaaaa!!!!... buda ne beaaaa... Gördüğünüz resim yeni çağın çocuk oyuncaklarından biri. Değiştirilen dünya değerlerinde, çocukların neden eski çocuklar gibi masum olmamalarının sebeplerinden biri de, büyüklerin onlar için çizdikleri yollardır hiç şüphesiz. Yoksa hiç bir şeyden habersiz, masum, günahsız o çocuklar, nereden suç işlemeyi öğrensin, veya küçücük haliyle büyükler gibi tavır takınsın... Robotlar, barbi bebekler(karılar), canavarlar,silahlar ve biiir çok çeşit saçma sapan oyuncak adı altında "eğitim amaçlı" gereksiz ve bana göre çok tehlikeli üretimler. Hem bolca çevre kirliliği, hem de toplumda temizlenmisi güç insan kirliliği, oysa ki çocuklar oyuncak çeşitleri bukadar çok olmasada zaten yaratılışları gereği oynayacak oyalanacak bir şeyler bulurlar mutlaka... Yani zaten herkezin içinde bir yerlerde bir canavar varken, bu canavarı uyandırmaya ne gerek?!...Bırakın canavar uyusun, o taze günahsız çocuklar içlerindeki canavarın farkına bile varmasın ...
Saygı ve muhabbetle. YAKUT

2 Temmuz 2010 Cuma

PAZAR


Selamlar. Bugün sizlerle yaşadığım bir olayı daha paylaşacağım. Hadisi şeriflerden bildiğimize göre çarşı pazarlar beğenilmeyen ve şeytanların durağı olan yerlerdir. Bugüne kadar yaşadığım olaylardan bu sözlerin doğruluğuna inanıyordum ama bugün daha da inandım ve müslüman olup Allah (cc)'ya bağlı olduğum için çok huzur duydum. Şöyle ki şehrimizde bulunan bir pazarın namını çok duyuyordum ve merakımdan gidip görmek istedim, gitmez olsaydım... Sosyete pazarı adı altında melânet pazarı. Kadınlar satılık ürünlere karıncalar gibi üşüşmüş hep bir şeyler arıyor kimisi almış südyeni elbisesinin üzerinden giyiyor etraftaki onca erkeğe rağmen...!!! kimisi daracık kıyafetinin üstüne bir başkasını giyip çıkarmaktan yorulmuyor, hele birisi vardı ki okadar dar pantolouyla dikmiş........ ayakkabı giymeye çalışıyor,manzara rezalet, pantolonun dikişleri ise patladı patlayacak...!? Gezerken ise kiminin bilmem neresi kimin neresinde hiçte umursayan yok... Yani tek kelimeyle rezalet bir manzara, gittiğime, gideceğime bin pişman kalabalıktan kendimi zor attım. Ve şükrettim müslümanlığıma aynı zaman da da üzüldüm ülkemin ne hallere geldiğine... Dedelerimin çektiği emeğe, yapılan savaşlara... İçten içede tekrarladım..." Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli"... Mabedin malı sermiş ortaya değmemek mümkün mü orasına burasına... Heygidi Mehmet Akif ve Akifler... Hey gidi GİDİler Akife gurban olsunlar...
YAKUT

28 Haziran 2010 Pazartesi

EZANI DİNLEMEK


Herşey sıcağı sıcağına güzeldir. Bu sabah canımı sıkan olayı sizlerle paylaşmak istedim. Siz hiç sabah seheri sessiz sessiz eserken bütün dünya durmuş ve semalarda ezan sesi beklenirken ezan yerine minarelerden şarkı dinlediniz mi...???!!! Yazıklar olsun, bu ne iştir... Camilerde minareler neden var? neden imam ve müezzinler devletten para alıyor? ve neden bu tekloloji adı altındaki vurdum duymazlık, tembellik, neden?... Utanıyorum... Ben bir müslümanım ve semalardan ezan sesi duymak istiyorum evim caminin dibinde ama ben hiçbir zaman bıkmadım, eğer cami varsa mutlak minareside vardır.( Minare var ama imam yok, hadi imamı bulduk imam ezan okumayı bilmiyor)... Yani neden imamlar, müezzinler ezan sınavından geçiriliyor??? Madem ezanı toptan okutacaksınız neden adamları terletiyorsunuz... Kardeşiiiimmmm biz toptan değil perakende istiyoruz. "Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli"... İlgililere önemle duyrulur.
YAKUT

3 Haziran 2010 Perşembe

SELÂM YİĞİTLERE


İşte cennet meyveleri yanında bu dünyadan bir güzellik, dünyada ki meyveler bukadar güzelse bir de cenneti düşününsenize... Şimdilerde, Türkiye vatandaşı bir kaç yiğidimiz kim bilir ne zevk ile hurilerin elinden o güzel yiyecekleri yiyip Rablerine şükrediyorlar... Ve mazlumu koruyan eller, yürekler hiç bir zaman yıkılmamak üzere dimdik ayakta ve inşallah cennette, bundan daha iyi haber olabilir mi?... Zaten yahudi dediğin çaput ağaları, kaç kuruşluk ciğere sahip ki???... Aslında onları kuvvetlendiren "cahil ve vurdum duymaz müslümanlar"... İnşallah bu müslümanlarında gözleri açılsın. Haa...!!! Unutmadan cenet parsel parsel gidiyor sizde elinizi çabuk tutun... Allah'ın rahmetine erip, O nu hoşnut edenlerden biri de biz olalım inşallah...
YAKUT

28 Mayıs 2010 Cuma

Hayırlı Cumalar...


Huzuru uzaklarda aramayın, eğer kanaatkâr olmayı biliyorsanız huzur sizin yanıbaşınızda... Bugün mübarek Cuma, haydi salevat zamanı Peygamberimiz bizi bekliyor...
YAKUT

16 Mayıs 2010 Pazar

Sabır İsteyen İşler

Bu resmi gördüğümde, aklıma yazının güzelliğinden öte, bu yazının nasıl bir sabırla yazıldığıdır. Kamış yazılarında mürekkebin bitmesiyle, hemen hemen her harfin yarısında, kamış mürekkebe batırılarak yazmaya devam edilir, bazen yazılan yazıların üzerinden gidip aynı kalınlığı ve aynı tonu tutturmak için defalarca gidilir, sonuçta çok güzel bir yazı meydana çıkar ama sizinde parmaklarınız koparcasına yorulur. İşte eski insanların hayat sabrı ve günümüz insanın sabırsızlıkları bir yazıda bu kadar ön plâna çıkıyorsa, diğer işlerdekileri varın siz düşünün... Al plot kalemi eline hışır hışır yaz ne biter ne tükenir ama buna rağmen yazmak yıldırır bir çoğunu da sevdiklerine bir iki satır yazı yazmaz ... Adam bir iki satır yazı yazamıyor kakıpta kitapmı yazacak işte günümüz tembelleri. Siz vaktinizi sanal ortamlarda kıtır kıtır yiyin bakalım elinizde kalan ne olacak... Sabrı bilmeyen, sabrın sonunu da bilemez... Kalemle yazı yazmayı unutanlara.
YAKUT


7 Mayıs 2010 Cuma

Her haftada bir cuma

İşte yine bir cuma daha sona erdi. Yazık ki bazılarımız bunun farkında bile değildi...Kimileri için normal bir gün, kimileri için tatilin başladığı bir gün , kimileri için önce bolca dedikodu yapılıp sonrasında bir yasinle işin toparlanıp eve huzurla dönüldüğü bir gün...!? Aslında cumanın üzerine yazılacak bir yazı olsa benim bilgilerime göre bir kaç sayfa tutar, yanlız şunları diyebilirim ki insanlara anlatılanlar ne kadar çok olursa olsun eğer insanlar anlatılanlardan bir şey almak için okumuyorsa sayfalarca yazsanızda bir şey değişmez. Bunun için sadece bir hatırlatmayla yetineceğim. Ne cumalar yapılan dedikodu sonrası toparlayıcı, ne de Ramazanlar sene boyunca hiç aldırış edilmeden yapılan günahların çamaşır suyu değildir... Önce cumanın mübarek bir gün oluşuna iman edin ve geldiğiniz sohbetlerde çekiştirmeyi bırakıp hocanızı sessizce dinleyin ve sevabını umarak gayet saygılı bir şekilde Allah'a samimi bir kalple yalvarın ve Rabbiniz sizi affetsin, sonrasında dininizi doğru olarak öğrenin, öğrenmek için çaba harcayın,doğru öğrendiğiniz dini yaşayın ve Ramazan ayından önce bir sene boyunca günah işlememeye çalışın ama ki insansınız farkında olmadan işlediklerinize yada istemeyerek yaptıklarınıza tevbe edip sonrasında af bekleyin. Yoksa şeytan sizi Rabbinizin merhametiyle aldatırda haberiniz olmaz. Şunu da hiç unutmayın Rabbimiz çoook Merhametlidir, aynı zamanda da Azabı çoook çetindir ve yine diyebiliriz ki kimsenin yarine bir garantisi yoktur... Düşünmemiz dileğiyle.
YAKUT

27 Nisan 2010 Salı

Yumurcak


Canınız bu pofuduklardan çektiyse hemen bir çocuk yuvasına gidin hem çocukları sevindirin hemde kendinizi. Sevgiyle kalın...
YAKUT

Görünmeyen Yüzler

Ne güzel renkteler değil mi? Peki ama ne bunlar? Uzaktan bakınca, kimilerine göre renkli misketler, yada rengârenk boncuklar,yada oyun havuzundaki küçük toplar... Bilmediğimiz bir konuda uzaktan bakarak ne kadar çok şey söyleyebiliriz değil mi!?... Ya sonra, gerçek sahibi gelir ve onların uzaktan görünen şey olmadıklarını söyleyiverir de iş ortaya çıkar meğer bu rengârenk şeyler şekerli sakızmış... Dünya da bu tür olaylara ne kadar çok rastlıyoruz değil mi?... Kimi zaman uzaktan kolay görünen bir işin, içine girince üstesinden gelinemiyecek bir dert olduğu, kimi zaman çok zor görünen bir işin aslında çok kolay olduğu, ancak o işin içine girince yani, yakınında olunca meydana çıkıyor. Eeee boşuna dememişler "Uzaktan anlaşılmaz yakına gel göreyim"... Hayatta her gördüğünüzü iyice analiz etmeniz ve kesin emin olmadan bilmediğimiz konularda konuşmamamız dileğiyle.
YAKUT

20 Nisan 2010 Salı

Antika

Ve satıyorum satıyorum saat... saatt.. saatt... ttıımm...! Eyvah gitti güzelim bilmem kaçıncı bilmem kimin tükürük çanağı... İnsanlar, neye, ne değer biçeceğini bilmiyor? Bilmem, neden? Yani yıllar önce adamın birinin kullandığı ve o zamanlarda belkide, "amaan şundan bıktım" deyipte kurtulmaya çalıştığı bir eşyası, neden yıllar sonra bu kadar değerli oluyor bazıları için...??? Vallaha ben onu bunu bilmem, Allah'ın verdiği malımı niye geçmişteki insanların çürümüş eşyalarına harcıyarak heder ediyim, yazık değilmi emeğime...! Allah...! Allah...!Yani. YAKUT

18 Nisan 2010 Pazar

KADEH

Ne kadar zarif bir işçilik değil mi? Belkide sizleri kandıran, bunların bukadar zarif olmasıdır... Günümüz müslümanlarınında kullanmaya başladığı kadehler, aslında islam da olmayan yani peygamber efendimizin kullanmadığı türden şeylerdir. Düşünüyorum da biz müslümanlar neden hep yahudi, hıristiyan ve diğerlerini bu kadar merakla takip ediyoruz...??? Neden ? Bilmiyorum kıyameti, sıratı ve cehennemi bilip dururken neden bukadar çabuk dünyanın boş heveslerine kanıp kendimizi koyveriyoruz. Ama doğruya, her şey bizler anlamadan gelişiyor, zamanla yavaş yavaş, siz uyuya durun herşey sırayla yoluna giriyor zaten... Bir zamanların gavur bardağı, şimdilerin çağdaş bardağı, doğal olarak neredeyse her eve girmiş...Doğruları uygulamayıp, yanlışlarda tavır göstermemenin sonucunda, her şeyi benimser kabul eder insan, ve sonunda kadehten su içen müslümanlar, yakında suylada olsun bardak tokuşturmaya başlar, her şey böyle olmuyormu zaten.? Önce başörtüler küçülüyor, sonra elbiseler daralıyor, sonra makyaj, birde bakıyorsunuz giyindiği halde çıplak dolanan müslümanlar." Oysa müslüman olduğunu sanan bunca insan aslında cennetin bile kokusunu alamayacak " hadislerden öğrendiğimize göre... Değermi üç günlük dünyada beş günlük hesap vermeye... Değer mi Şerefli Dinim İslâm dururken başka yerlere kaymaya.
YAKUT

13 Nisan 2010 Salı

O da Kim...

Hepsi çeşit çeşit, aynı birer meyve ve hepsinin alanı aynı, lezzet verici ama "biri sarı, biri esmer, biri kakaolu, biri hırçın, biri şımarık, biri güler yüzlü, kimileride biraz acı". Hepside evlât, hepside canpare.
Evlâtlarımızın hepsi bizim gözümüzde aynı değerde olmalı, haksızlık yapmadan büyütmeliyiz Amma... ya sonrası " Kızı alır başkası, oğlan olur başkası" büyüdüklerinde onları tanıyamaz oluruz, küçükken elimizi bian bırakmayan, büyüyüp te kendini bir şeyler sandığında kim bilir ki kimlerin neresinden tutarda bitürlü ayrılmaz... (Kiminin yakasından, kiminin eteğinden, kimbilir kimininde ayağında bir pranga olur ayrılmaz ayırmaz kendinden...) ama büyüdükçe çoğu akıllanır ve gelir dizinizin dibine, belkide bazıları geç kalır akıllanmakta, anca jeton düşer siz mezara konunca...
YAKUT

8 Nisan 2010 Perşembe

Geçmiş Zaman


Saçların ak pak olmuş bilmem kaç yaşındasın... Ellerin buruşmuş kimlerin dilindesin... Sana bakmaya kıyamazdı gönüller, şimdilerde bir garip yerdesin... Solmasın yüzün, akmasın yaşın, dalma derinlere... Sevgisiz sanma yarınlar, bu dünyada senin gibi niceliri var. Garipsen eğer şu dünyada, binbir garibin de Bir ALLAH'ı var... (Yaşlıların kıymetini bilelim, unutmayalım ki gençken ölüm bir yana, yaşlılık herkezin vazgeçilmezidir...
YAKUT

7 Nisan 2010 Çarşamba

Şişgöbek ve Kılkurdu


Bu resmi sizinle paylaşmak istedim.

6 Nisan 2010 Salı

Fal mı Dedin Yoksa

İşte size bir fincan kahve, ister köpüklü, ister köpüksüz siz nasıl yapabiliyorsanız, zaten pekte önemli değil, için sonrada... sakın ha...!!! bir fal bakıyım diye fincanı çevirmeyin. Bir çoklarına göre çokta sıradan olan bu iş aslında şirk, yani Allah'a eş koşmak vesilesiyle dinden çıkmaktır. (Allah korusun) bir çoğunun önemsediği, bazılarınında önemsemeden yaptığı, ama sonuçta yapılan bu iş, gelecekten haber vermek, yani fal bakmak Kura'nı kerimde " İçki, kumar, fal okları şeytan işi pisliklerdir" denilerek ne kadar iğrenç olduğu vurgulanmış olan, bir yasaktır. Düşünüyorum da insanlar geleceği bukadar merak edip pasaklı cahillere para yedireceğine, iyi davranıp Allah katında değerlerini yükseltseler ve oralara harcadıkları paraları, bir zavallıyı sevindirmek için harcasalar, çok daha iyi olmaz mı.? Mantıken düşünün insanın bilinmeyen bir hayata doğru gidip süprizler yaşaması mı onu hayata daha çok bağlar, yoksa bilindik bir hayatı tembel tembel beklemesimi.? Yani eğer insanlara kaderlerini bilmenin bir faydası olsaydı, zaten Allah bildirmezmiydi.??? Rabbimiz bizim için herşeyin en iyisini düşünürken, bize düşen de ona güvenmek değilmidir. Fallarla kıçıkırık mallarla uğraşacağınıza hayatta bir şeyler yapmaya azmedin, merak ettiğiniz kader zaten size koşarak geliyor...Allah'a sevgi ve saygıyla bağlanmamız dileğiyle.
YAKUT

2 Nisan 2010 Cuma

SELAMLAR


İşte bir cumanın daha son vakitleri dua da bizleri de unutmayın...
YAKUT

26 Mart 2010 Cuma

Cuma

Hayırlı cumalar. "Bugün de öyle bir vakit vardır ki dualar kabul olur" Sevdiklerinizi unutmayın bütün müslümanlar, bütün müslümanlaradan dua bekliyor.
YAKUT

25 Mart 2010 Perşembe

DENGEYİ ALLAH KURAR


İnsanların her biri bir çeşit, gün geliyor o çeşitlerden birer numune önümüze getiriyor kader. Öyle insanlar var ki şu dünya da terazinin hep boş kefesini görür, onun için her şey olumsuz ve her an dünya başına yıkılacak gibi,kimi insanda, her zaman hayat terazisinin boş tarafını doldurma çabasıyla uğraşır, karşısındaki gözüne baka baka ona kötülük yaptığı halde, o halen onun bir iyi tarafını arar ve hayatı hep düzende tutmaya çalışır, kimiside vardır ki, hayatta her şeyi ince eler sık dokur, onlarla karşılaştığınızda hayatın keyfini bir yana bırakın sıkıntıdan saçlarınız beyazlar, kimileri ise;??? Ki onların ne düşündüklerini ben halen çözemedim suratlarında bir ifade yoktur, neler düşünebileceklerini yada neler yapabileceklerini yanlız Allah bilir...! "Amaaannn.!! Allah karşılaştırmasın." bilmiyorum ama hayatı yaşamak bazıları için neden bu kadar kolayken, bazıları için neden bu kadar zor. Belkide eksi artı meselesidir. Zıt kutuplar her zaman birbirini çeker ve hayat bu sayede denge de kalır. Düşünsenize herkez iyi olsaydı o zaman kim kimi düzeltmek için uğraşacaktı, yada herkez kötü olsaydı, iyiliğin ne anlamı kalacaktı.? "O zaman madem öyle, gel böyle" Hayatı eksileriyle artılarıyla yaşamaya devam ama Allah'dan yardım isteyerek ve ona sığınarak.
YAKUT

24 Mart 2010 Çarşamba

Kuklalar


Hadisi şeriflerden bildiğimize göre, şeytan her sabah güneş doğarken, şeytancıkları insanların arasına yollar,insanların günaha girmeleri (yani yanlış işler yapmaları) için uğraşır çabalarlar.( Yalnız Allah'ın halis kulları müstesna) bir çok kişiyide yoldan çevirir. Bu iş kıyamet kopana kadar böyle devam eder, gerek cinlerden gerek insanlardan kim olursa olsun şeytanın oyununa gelip kötülükte yardımcı olur, yataklık yaparsa, kıyamet vakti geldiğinde onları azdıran şeytan onlardan sıyrılır gider ve herkez yaptığıyla başbaşa, kendi hakettiği ödülünü alır. Oysa ki şeytan zaten ebedi cehennemliktir. Bizler önderlerimizi iyilerden seçmeleyiz ki sonumuz onun gibi olmasın. şeytan ve dostlarına uymamamız (kanmamamız) dileklerimle.
YAKUT

23 Mart 2010 Salı

Tüysüz Adalet

İşte amerika ve benzeri ülkelerin gerçek yüzü...!!!
Dediğimi yap yoksa ıııııııı!!! Sana ah yaparım...!!! Nasıl olsa dünya bizim, herkeş bize boyun eğmek zorunda. (Uh... telledum vallaaaa... Hoşşikkkk...!)

20 Mart 2010 Cumartesi

Açılmayan Kapıyı Zorlama...!

İnsanız ya sanki her şeyi biliriz...! Sanki koskoca dünyayı, hayvanları, uzayı biz yarattık, sanki annemizin karnından çıkan biz değiliz, sanki her gün tuvalete girmek için helanın kapısını günde bilmem kaç kez aşındıran biz değiliz, sanki burnumuz tıkandığında mermileri dizen biz değiliz...! Yani be insan oğlu nesin? ama nelerle uğraşıyorsun... Bazen halimize bakıyorum da gülmekten başka birşey gelmiyor elimden. Sana verilen ömür belli, sen istersen en organik olan şeyleri ye, en sağlıklı havayı solu, herşeyin enlerini al, ama sana verilen tamda alnının şakında yazılı...! Bilmeden yaptıkların biryana ya bilerek yaptıklarının hesabını hiç düşünüyormusun, ve hiç için acıyormu, yada hiç utanmıyormusun bu kadar küçük olduğun halde bu kadar büyük işlere kalkıştığın için, hı, hı, hıııııııııı...! ???!! Nedersin. Halên zorlamakta ısrarcımısın...??? Kilitli kapıların ardındakileri merak edeceğine, açık kapılardan girmeyi denesene...
YAKUT

7 Mart 2010 Pazar

Böcük mü Saray mı ???


Allah Allah dünyada neler oluyor. Yani dünyadaki her şey insanların yararı için yaratıldı ama böyle değil. Duyduğuma göre yabancı bir ülkede, geçmiş zamanda bir saray yapılmış, tavanı böceklerle süslenmiş, bundan bahseden haber kaynaklarıda, sanki çok büyük bir halt işlenmiş de bilmem kaç tane böcek diye, ballandıra ballandıra anlatıyorlar .Yazık yazık yazııııııııııkk...!!! Ve çüüüüüüüş... Yani binlerce böceği acaba canlı canlı mı o harçlara yapıştırdılar, zaten böyle manyak bir düşünceyi gerçekleştiren mahluk, kalkıpta böceklerin ölmesini mi bekliyecek, ya da ölseler bile bu ne zulüm ...! Yüce Alla bu böceği kimbilir ne iş için yarattı ama...!? Böyle insan adı altında ne idüğü belirsizler olduğu müdetçe acabalar amalar tükenmez. Zaten böceklerin ömrü kısıtlı yaşayacağı üç beş günede gözdikmiş zalim, nasıl olsa kendi yaşayacak yetmiş seksen sene gerisinden ona ne, onun zevki adının anılması yeter gerisi ne olursa olsun...
YAKUT

6 Mart 2010 Cumartesi

Zulüm

Küçük kurbağa, küçük kurbağa, kuyruğun nerede... Kuyruğum yok, kuyruğum yok, yüzerim dere de... Diye devam eden ve hemen hemen herkezin bildiği bir tekerleme. Büyükler çocuklara hayvanları sevdirmek için neler neler yapıyor değilmi, ama yeri geldiğinde kendi çıkarları için hiç acımadan, gözünün yaşına bakmadan işini de bitiriyorlar. Geçmişte bir film seyretmiştim, film de kurbağa toplayıp, onları yabancılara satan. ama satmadan önce, onların canlı canlı ayaklarını ellerini kesip, sıcak suya atan o acımasız insanlar...! Yani düşünüyorum da canları isteyince şımartıp, canları isteyince canını okumak...! Ne de kötü bir şey... Hadi bir hayvanı zıkkımlanacaksın bari önce öldür canı çıksın sonra neresini keseceksen kes. Bilmiyorum bunlar hangi akla hizmet ediyor, bence çok büyük bir zulüm, zaten zulmün büyüğü, küçüğü, insana yapılanı, hayvana yapılanı veya bitkiye yapılanı olmaz zulum zulümdür ve yine söyleyen ne güzel söylemiş. ZULM İLE ABÂD OLANIN SONU BERBÂT OLUR...
YAKUT

5 Mart 2010 Cuma

Bütün Olmak

Annem babam hepsi yanımda ama benden çok uzaklar... Her aile uzaktan bakınca, bireyleriyle bir bütün gibi görünsede, bazı ailelerdeki kişiler birbirlerine çok uzaktır. Ne birbirlerinin dilinden anlar, ne de anlamak için çaba harcar. İnsanlar sadece aynı evde yaşamak yada aynı mağaşı paylaşmak içinmi aile olurlar...? Anne baba evlatlar, eğer bir sorun olduğunda beraber konuşup çözemiyorsa, veya aile bireyleri en ufak bir şeyde birbirlerine güvenmiyor, birisi birinden hep birşeyler gizliyor, ya da bankada kimsenin bilmediği bir hesap numarası varsa bu aile ne kadar bir ailedir...?? Bence, eğer bir aile varsa ortada, o aile de sır olmamalı ve kişilerin birbirine güveni en yüksek seviyede olmalı, ki bu aile sağlam bir temelle uzun süre ayakta kalabilsin. HAYIRLI CUMALAR. Sevgi muhabbetle.
YAKUT

4 Mart 2010 Perşembe

Yüzler İSLAM' la Nurlanır


Bilin bakalım bu insanlar hangi ülkeden.? Allahıma çok şükür bütün dünyada milyonlarca müslüman var, bu kişiler de Meksika dan. Meksika Allahın lânetinin uğrayacağı yerlerden bir yerken, Rabbimizin rahmetiyle, bir çok müminin hayat bulduğu yerlerden olmaya başlamış, çok şükür çok mutluyum... Bir haber görmüştüm Meksika da sex fuarlarının olduğundan bahsediyor ve iğrenç resimler gösteriyordu, bu haberi görünce ne iğrenç insanlar diye düşündüm ve hemen meksika hakkında araştırma yaptım, ama gördüğüm bu şerefli insanlar benim kalbime su serpti... Allahın rahmetine koşan insanlar hız kesmiyor. İyi ki varsın dinim, iyi ki müslümanız Canım Allahım... Demek ki neymiş???? Meksikada da bir çok insan İslam dinin seçiyormuş. Şükürler olsun. Saygılarımla.
YAKUT

28 Şubat 2010 Pazar

Son Perde

Tiyatroya gidenleriniz vardır, gitmemişseniz bile okuldaki müsamere kolunda bir tiyatronun nasıl olduğu hakkında bilginiz vardır. İlk perde ve son perde hikayenin tümünü anlatır. Dünyaya ilk gözlerinizi açtığınız zaman, ardından yaşanan bir ömür, kısa veya uzun, aslında yaşanan hayat sonlara doğru yanaştığında hepsi kısa, bir göz açıp kapayana kadar geçen ömür, yaşanırken çok uzun, sıkıntılı geceler sabaha ne zam ulaşacak diye düşünülürken, yaşlanınca ne de çabuk geçti denen yıllar, nihayetinde son perde ve kapanan gözlerimiz. Belki ilk perdeniz iyi değildir ama son perdeyi iyi bir şekilde bitirmek sizin elinizde halen son perde kapanmadı.
YAKUT

26 Şubat 2010 Cuma

HAYYALESSALÂH

O küçücük elleriyle abdestini alıyor...! Ya sen koskocaman oldun halen başın secdeye varmadımı...?? Bugün hürmetli CUMA, haydi, tevbe kapıları kapanmadan tevbe et, RABBİN seni bekliyor.
HAYIRLI CUMALAR
YAKUT

23 Şubat 2010 Salı

Gerçek Hayattan Kesitler

Ah Feyyaz...! Ah ! Günlerden cuma aylardan civciv mevsimi ben deyim hava sabahın ışıklarıyla pırıl pırıl sen de gökyüzü masmavi işte bir bahar ayında bir sabah bir pazar yolculuğu, çocuklar illede gördükleri civcilerden almak istiyor, benim de zaten meylim var ve alıyoruz. Eve gelir gelmez hemen bir karton kutuyu onlar için hazırlıyorum, içerisine yemlerini koyuyorum, artık onların bize alışması için alıştırma turlarımız başlıyor. İlk gün ikiside birbirine sarılıp sadece yattılar, ben acaba hastalarmı diye düşünüyordum ama bir kaç gün içinde kendilerini toparladılar sonrada başladılar yaramazlığa. Biri beyaz biri siyah denecek kadar koyu kahverengi, ah benim evlatlarım... Bir sabah: Aman Allahım bu ne koku " Ya bunlar büyüdükce çok kötü kokmaya başlıyorlar biz bunları apartmanda nasıl bakabiliriz...?" Evlatlarımın birinin adı Feyyaz Birinin ki karakum, tabiki bunlar benim koyduklarım, Feyyaz çok yaramaz beyaz civciv, karakum zaten adı üstünde garaböcük, ben ikisinide çok seviyorum ama karakum çok masum kendi halinde ve gözleri sürmeli, yem verdiğimizde Feyyaz hemen karakumdan yemleri kapmaya çalışıyor, dışarıda gördükleri kabuklu böcekleri karakumdan çalıyor, geceler soğuk olunca da karakumun altına girip yatmaya çalışıyor. Allah Allah bu civci nekadar bencil arada kafasına bir tokmak vurasım geliyor. Ve civcivlerimiz büyümeye başlıyor ama...! Apartman onlar için zulüm olur... Bir gün başka bir şehre yolculuk başlıyor, tabi ki onlarda yanımızda. Bir kutu yapıyoruz kucağımızda 5 saatlik araba yolculuğu, arada evlatlarımı dinlendiriyor yolda serbest bırakıyoruz, Feyyaz her zaman yaramaz, karakum hep aynı karakum...! Arabadan iniyoruz bahcesi ve tavukları olan bir aileye bu yavruları hediye ediyoruz, içim yanıyor ama annelik evlatların yararı için kendi zevklerinden vazgeçmektir, onların mutlu olmaları için böylesi daha iyidir diye düşünüyorum. Civcivlerimi kadının bahcesindeki civcivlere karışsınlar diye koyuyorum, kadının civcivleri artık tavuk olma yolunda baya büyümüş, benimkilerse zavallım onların yarısı kadar . Civcivleri koyar koymaz bir tane kirliçıkı gelip karakuma sataşıyor ve başına bir guduk darbesi, karakum zavallım korkuyor, ben kadına "ciciyi kovala vurmasın" diyorum. Kadın alışırlar diyor, sanki o kirlinin vurduğu guduk bana (canım yanıyor). Ah Feyyaz ah! canım evladım hemen kardeşini korumaya kalkkıyor kirli bizim karakumun peşini bırakmıyor Feyyaz da kirlinin...! Keşke bir görseydiniz sanki cengaver mübarek , doğrusu böyle bir şeyi hiç beklemiyordum kadının dediğine göre hepsi tavukmuş ama ben hiç bir tavuğun horoz gibi dövüştüğünü görmedim Feyyazım karayazım budamı gelecekti başa...! Yavrum benim karakum korkuyor ve kaçıyor Feyyaz ise onu korumak için çarpışıyor öyle ki bi ara atlayıp kirlinin üstüne çıkıp mücadeleyi orda sürdürmeye çalışıyor. Her şey kardeşini korumak için ah Feyyazım ah. Bu olay karşısında Feyyazıma ve karakumuma çok üzülüyorum ama elimden birşey gelmiyor ve canımın yarısını o bahçede bırakıp ayrılıyorum. Şu an 6 ay geçti eğer yaşıyorlarsa kocaman birer tavuk olmuşlardır ama ben hala Feyyazımın tavuk olduğuna inanmıyorum o bir horoz, o bir cengaver, o bir gerilla ve o benim küçük evladım Feyyazım... Yaramazım, Feyyazım kara yazım... YAKUT

11 Şubat 2010 Perşembe

Bakış Dili

Gözlerin bir içim su, içim yandı doğrusu, keşke bakmaz olaydım. Halen çözemedim, o bakışları... Vay insan oğlu,vay demek ki göz sadece görmek için değilmiş, aynı zamanda çokta güzel konuşurmuş... İnsanların bazen konuşmadan birbirlerinin gözlerine bakmalarıda yeterli, sadece bakmak, bu yüzden ilk bakış için sorumluluk yokken, ikinci bakış haramdır, yani nasıl. "Bu ne güzel birisi doyamadım bidaha bakıyım, yada ne o sanki bana işaret etti" gibi, insanların bugüne kadar bildiklerinin aksine güzele bakmak sevap değil helal olana bakmak sevaptır... İnsan oğluna Allah tarafından bahşedilmiş okadar çok yetenek var ki: Bakmak, bakarken konuşmak, konuşurken aldatmak, hissetmek, hissetiğini görmek, beyinsel iletişimler ve kimbilir daha neler.
Bu yüzden ey kadınlar ve erkekler Allahtan korkun sınırlarınızı aşmayın sonra bir bakışın sonuçlarına yıllarca katlanmak zorunda kalırsınız, belkide baktığınız yada bakanınız aslında ne hayallere kapılmıştır da haberiniz yoktur belki baktığınız evli veya hasta ruhlu bir insandır yada! yadaları arttırmak okadar mümkün ki. Siz en iyisimi yolunuza giderken önünüze bakın yada adresmi arıyorsunuz sokak yazılarına bakın yada alışverişmi ediyorsunuz alacağınız mala bakın birbirinize bakıp birbirinizin aklını bulandırmayın ve sonrasında geceler boyu şeytanlarla uğraşmak zorunda kalmayın... Benden söylemesi.
YAKUT

10 Şubat 2010 Çarşamba

Su Gibi Aziz Ol

Bir damla su hayatın başlangıcı ve sonu...! Sağlam kaynaklardan biliyoruz ki ölüm anında kişi çok aşırı susarmış, yazın oruç tuttuğumuzda helede işlerimiz varsa, yorulmuş ve su kaybetmişsek gözümüz yemek memek görmez, suyu içer içmez sanki kuru topraklar ıslanır ve bir ses duyulur cooosss... İşte ifdar anındaki mutluluk, ya peki ahirete göçüş anımızda da bizim için bir ifdar sevinci olabilir mi? Yoksa kuru topraklar iyice kuruyup külmü olur...Belkide bu yüzden canlılara su vermek bu kadar önemlidir ve yine belkide bu yüzden insanlar ölürken ardlarında bir çeşme bırakmak ister, içen kansın kanan dua etsin. Çünkü obür tarafta bir damla buz gibi su için neler verilmez. Allah dünyada buz gibi suları afiyetle ağız tadıyla içmek, ahirette de kevser havuzundan içmek nasib eylesin.
YAKUT

9 Şubat 2010 Salı

Eski Köye Yeni Adet.


Ellerimi çok seviyorum çünkü yıkanmış ve tırnaklarım kesilmiş, yani hiç bir mikrop yok madem mikrop yok neden eldiven takayım...! Yeni çağın modası, yemek yaparken eldiven takmak, adı da ameliyat eldiveni ... Hiç düşündünüzmü neden? Ben çok düşündüm, insanlar geçmişte tırnaklarını kesmeye özen gösterirdi," hatta içindeki mikropların yapacağı hastalıklar nedeniyle okullarda her zaman tırnak konturolü devam eder". İnsanlar büyüyüp kendi bağımsızlıklarını aldıktan sonra ve de batıyı örnek aldıktan sonra tırnak uzatma diye bir çılgınlık baş gösterdi. Tabiki tırnak uzun oluncada malum tırnak altı birikenler tırnak boyunu geçmeye başladı...! Eee ne yapacaklar bir çare bulmak gerekti ve sonuç ameliyat eldiveni...! Artık takmayanı kınayacak boyutta moda haline gelen bu saçmalığa bir dur diyecek (akıllı) yok mu? Kardeşim yemek yapacaksan tırnağını kes ellerini yıka hem milleti mikroptan gebertme, hem de çevrede yokolması yıllarca süren bu naylon ürünlerini gereksiz yere arttırma. Ameliyat eldiveni adı üstünde ameliyat için üretilmiş bir eldiven, kardeşiiiim biz yemek yapıyoruz, yoksa siz yemek adı altında bilmediğimiz birşey mi yapıyorsunuz...? Doğayı katletmeden yemekleri ameliyat etmeden yaşamanız dileğiyle...! YAKUT

7 Şubat 2010 Pazar

atam izindeyik...


İşte yine okullar açılıyor. Okullar bana en sevimli mekanlar, bir sürü çocuk içinde bulunmak, bilmiyorum neden ama beni çok mutlu ediyor. Hele de okul pekte fazla resmi değilse ozaman çocuklarla daha da iç içe oluyorsunuz. Ben onu bunu bilmem doğallık her zaman iyidir. Evlatlarımızı değerli öğretmenlere teslim ederken bir de evdeki televizyon denen asıl öğretmenden kurtarabilsek, belkide çocuklarımız çok daha bilinçli ve düzeyli olurdu, yanlız bakıyorumda öğretmenlerde zamanla tembelleşmeye başladı. "Aç yavrum televizyonu filim seyret benim biraz işim var, açın projeksiyonu ordan anlayın ben biyere kadar gideceğim" geçmişte ki öğretmenler her zaman kendilerini yetiştirmek zorundayken şimdiki öğretmenler çoğunluk olarak yan gelip yatarak devletin maaşlarını yiyor... Nasıl olsa Türkiye avrupa birliğine girmek için okullardaki eğitim teknolojileri seviyesini yükseltmek zorunda, ozaman bize de yapacak bişey kalmıyor, devletin malı deniz, ye yat aşşaaaaaaa... Nasıl olsa atam izindeyiz... (Bu yazı bazı öğretmenleri hedef alıyor. İyiler müstesnadır.)
YAKUT

5 Şubat 2010 Cuma

Ellerini Yıkamayan Ne Olsun...


İyice acıktınız, önünüze bir tabakta tek çeşit yiyecek ve yanında bir içecek, önce ellerinizi yıkıyor sonra besmele çekiyor, yanınızdaki insanlarla yiyorsunuz kâh, elinizle kâh bir kaşık veya çatalla, doyuyorsunuz sofra toplanıyor bulaşık bir tabak bir kaç kaşık ellerinizi yıkıyorsunuz ve şükredip hayata devam ediyorsunuz. BİR BAŞKA AÇI. Masayı düzenliyorsunuz: Masa örtünüz satenden üzerinde mumlar ince ve uzun, şamdanlarınız ince ve zarif bir işcilikle yapılmış. Tabakları dizmeye başlıyorsunuz altta altlık sonrası bir büyük tabak sonrası bir düz tabak sonrası çorba kasesi yanında 3 kaşık 3 çatal 2 bıçak yönleri ise ister sağa ister sola o size kalmış... herkes masaya oturuyor ev olmasına rağmen ayakta ayakkabı ve eller yıkanmamış ama buna kimse dikkat çekmiyor. Herkeste bir telaş...! "Peçete var mı " Herkes gayet itinalı giyinmiş yemeklerse sanki görüntüde birbiriyle yarışıyor. Önce porselen bir çorba kabı ve ince belli bir kepçeyle sunulan bir kepçe çorba bir kaşık alınıyor ve konuşma devam ederken birde bakıyorlar porselen tabakdaki çorba soğuyuvermiş kaldırılıyor, sırasıyla yemekler gelip gidiyor, ama hepsi tabaklarda yarım... Yanlarındaki salatalar olduğu gibi duruyor çünkü süslemekten kıyamıyorlar yemeğe, en son tatlılar da yeniliyor ve 4 kişilik bir sofradan çıkan toplam bulaşık sayısı, ( sıkı durun işte geliyor). Tam 19 tane tabak, 12 tane bardak, 32 tane çatal kaşık vesair bir de pişirildikten sonra koyulan servis tabakları, yemek kaç çeşitse... E yani ben nedeyim benim dinimi beğenmeyip de yiyeceği altı üstü bir yemek için bu kadar su harcayan, emek harcayan, zaman harcayan, sonunda da çoğunu hayvanları doyurma bahanesiyle hayvan barınaklarına yollayan bunca cahile...! İlerlediğini zannedip geri kalmış insancıklara...
YAKUT

En Güzeli O


Kafirlerle savaşmak. Bazı kıt akıllıların İslamiyeti sanki bir terör dini gibi göstermelirinin amacı, kendi kurdukları pislik imparatorluklarının yıkılmasından korkmalarıdır. Günümüz müslümanları her ne kadar uyuyor veya güçsüz olsa da geçmişte dinimizin mensuplarının, dünyanın büyük kısmını ele geçirmiş olmalırı onarı korkutmaya yetiyor, biliyorlar ki din aynı din ve aynı şeyleri emrediyor... Yani bilmeyenlere biraz açarsak , Allah (cc) bizden neler istiyor zavallı olanlara yardım edilmesini, haksızlık edilmemesini, esaretin kalkmasını ve insan oğlunun her istediğini istediği gibi yapması yerine onun azmaması ve şımarmaması için " Son kullanma tarihinize kadar kullanım kılavuzuna uygun yaşamamızı"...! Yani Allah yaratıyor ve O yaşatıyor bizim yapacağımız sadece boyun eğmek. Bu kadar zormu...?
YAKUT

2 Şubat 2010 Salı

Ölümü Temenni Etmeyin...


Gerçek hayattan bir kesit: Yaşadığım süre bana hep bir şeyler kazandırdı. Çektiğim sıkıntılar beni hep isyana sürüklüyordu, dayanamadığım zamanlarda ise hep ölümü temenni ediyordum ama ölüm yerine her seferinde ağır bir musibet kapımı çalıyordu. Bunun nedenini hep düşünüyordum ve bugüne kadar anlayamamıştım ama şimdi anlıyorum, Peygamberimizin ölümü temenni etmeyin demekle neyi kastettiğini. Bazı ayetler de ölümün bir musibet olduğundan bahsediliyor. Oysa ben onca sıkıntının arasında dünyayı unutup da hep ölümü isterken,farkında olmadan musibet istiyormuşum, aslında gelen musibetler bana ölümün hatırlatıcısıymış, onlar ölümün yanında çok küçük birer musibet olmasına rağmen, ben dayanamazken ya ölüme nasıl dayanacaktım... Bunları hiç düşünmemiştim artık anlıyorum ki hayatta çekilen bütün dertler ölüm ve ötesi yanında bir zerre ve bundan sonra inşallah ölüm yerine (yani farkında olmadan musibet istemek yerine) Rabbimden rahmet isteyip ümid edeceğim . Tavsiye ederim, eğer siz de benim anlattıklarımdan yaşamışsanız.
YAKUT

Namazı Unutma

Türkiyede kime sorsanız müslüman, kimi namaz kılıyor, kimi namazın varlığını bayramdan bayrama, kimi de cumadan cuma ya hatırlıyor. Kur'an da bize emredilen günde beş vakit namaz. Peygamberimizin dilinden, Allaha en sevimli ve değerli ibadet vaktinde kılınan namaz.
Allah (cc) miracta namazı, müslümanlar üzerine farz kıldığında, beş vakit ti halen de öyle. Kılınan namaz insana bir yük olmamalı aksine bizim kurtuluş garantimiz ve Rabbe giden en değerli yol olmalı, zorla yapılan ibadetlerin bir değeri yoktur, ayrıca yapılan ibadetleri anlamadan yapmanında bize bir faydası yoktur. Maun suresinde "Vay o namaz kılanların haline ki onlar kıldıkları namazdan gafildirler" buyrulmakla insanın kılacağı namazın ona bir şeyler vermesi gerektiği anlatılmaktadır. Namaz adetten olan bir gelenek değil, her gün, günde beş vakit kılınması gereken islam dinin bir emridir. Özellikle bunu vurguluyorum "emir" yani biz bu konuda serbest değiliz ( istersen yap istemezssen yapma) eğer müslümansak emirlere uymak zorundayız. Namazı eğer anlayabiliyor ve Allah'a hakkıyla iman ediyorsak namaz bize hiç te zor gelmeyecektir. Haydi namaza ey müslümanlar, inandıklarınıza sahip çıkın.
YAKUT

1 Şubat 2010 Pazartesi

Kumsaldan Duyulanlar

Deniz ve kumsal insanların en coşkulu olduğu yerlerden biri, o kadar coşkulu ki...! Düşünmek bile içimi bulandırıyor. Her yerleri son haddinde açık olduğu halde birbirlerinin gözleri önünde yürüyüp, oturup, yatan insanlar gerçi bunlar insan mı onu da düşünmek lazım bir yanda her yerlerini açıp cazip hale getirip sergiliyorlar öte yanda kendilerinin dokunulmazlığını sağlamaya çalışıyorlar. "Sarkıntılık etti komiserim bizde vurduk"... Allah Allah bu ne lahana turşusu bune perhiz...! Sen zaten baksınlar diye soyunup dökünmedin mi...? eeeeeeeee... Şimdi niye sana sarktı diye rahatsız oluyorsun? Allah (cc) eğer kadını erkek için, erkeği de kadın için yaratmışsa demek ki birbirlerini çekiyolar, bunun için sen örtün gösterme oranı buranı bak bakıyım sana sarkan olurmu ?..! Acıyorum kumsallara öyle güzel olmalarına rağmen en kötü en aşşağılık yaratıkların işgal ettiği mekanlar... Yaşadığını sanan bir kaç insan ve yok olan ahlak değerleri. Mahsun ve boynu bükük dertlerini Allah'a arzediyor kumsallar.
YAKUT

31 Ocak 2010 Pazar

En Sevdiklerimden

Bugün sizlere benim en beğendiğim güldüren, düşündüren atasözlerinden bir kaç tanesini yazıyorum. Gurbette taşa yaslanmayan, evdeki yastağın kıymetini bilmez. Boşboğazı cehenneme atmışlar odunlar yaş demiş. Eşek at olmaz ciğeri et olmaz. Fırın düzen alır hamur biter, ev düzen alır ömür biter. Helvayı yapalım ama üzüm bağda,bağ, dağda, hadi tavayı komşudan buluruz da iş unla yağda. İki analı çocuk sütten, iki karılı adam bitten ölür. Adam hacı mı olur varmakla mekkeye, eşek evliya mı olur taş çekmekle tekkeye. bamya aşı et ister oğlan evermek ....ister ATASÖZLERİ

30 Ocak 2010 Cumartesi

HATIRLANMAK



İnsanlar doğum günlerini evlilik yıl dönümlerini ve bir çok şeyin dönümlerini hep hatırlar. Peki neden? Hatırlamak karşındakini sevdiğinin belirtisi mi? Yoksa artık hatırlanmakta adetten mi...! "Aaaa ! bugün evlilik yıldönümü hemen bir şeyler yapmam lazım yoksa nederler"...! "Doğum gününü kutlamayı sakın unutma"...! gibi sözleri çok duymuşsunuzdur ve ardından gelen ayrılık veya anne babaya okadar doğum günü kutladığı halde yapılan haksızlık ve hakaret boyutundaki konuşmalar. İnsanların sevgisi sizce bir kaç saate sığar mı ? Yoksa yıllar boyu annesi babası veya eşler biblerine sevgilerini yaşayarak gösterirse zor zamanlarında birbirlerine destek verirse bu şekilde daha güzel bir sevgi örneği ortaya çıkmaz mı? Yani hiç bir zorlama olmadan çevre baskısı veya (ne derler) olmadan siz ve sevip saygı duyduğunuz insan ona her yaptığınız iyiliği, dostluğu sevgiyi, gönülden ve karşılıksız yapmanız. Bence hatırlamak kalpte olmalı ve yaşanmalı (davul çalar gibi ) seni seviyorum diye yayın yapıpta aslında neyi sevdiğini hiç bir zaman anlayamayacağınız insanlara, sizce gerek varmı...?
YAKUT

28 Ocak 2010 Perşembe

Peygambere Mektup vaaar..!

Bir çocuğun dilinden peygamber efendimize yazılan mektup.
Peygamberim keşke seni rüyamda görsem, seni çok ama çok merak ediyorum. Bazı akşamlar Allah'a dua ediyorum ama seni hiç rüyamda görmüyorum. Annem dedi ki: Sadece iki kişi birbirlerini düşünmesi ve özlemesi gerekirmiş. Ama tabiki biz seni cennette görebiliriz, onun için seni rüyamda görmüyorum, galiba sebebi önce seni benimde görmem olabilir. Senin yerinde olmak isterdim neyse senin anneni babanı da yani ashabını da görmek isterdim inşallah cennete girersem daha da doğrusu benim de akrabalarım girerse Allah'ı, Peygamber olarak ilk seni görmek isterim. Sultanım canım, sen burda olsaydın şimdi sana ablamla çörek, börek, pasta(v.b.ş) yapardık annem ise sana en güzel koltuğu verirdi otur diye,abim senle sohbet ederdi, babam da sana en güzel yiyecekleri alırdı. Böylelikle hepimiz seni mutlu etmiş olurduk. Bazen hayatta bazı şeylere çok sinir oluyorum ama sabrediyorum. Sende önceden çok zorluk yaşamış ama sabretmişsin ve bende öyle yapacam. Bu arada ben bir kitap okuyorum çok güzel adı da"İbadetlerimi Öğreniyorum" kitabı 74. sayfadayım 88 sayfa neyse yazacak bir şey bulamıyorum onun için hadi Selamun aleykum...İnşallah bugün seni rüyamda görürüm CANIM Allah'a emanet ol.
ZEYNEP HİLAL 5/A (2 sene önce yazılan bir mektup)


27 Ocak 2010 Çarşamba

YATAĞINIZ HALA SICAK MI?

Dışarıda kar diz boyu, rüzgarın uğultusu kulaklarınızı tırmalıyor eve geliyorsunuz, mutlu ve neşeli bir sıcaklık, eşiniz çocuklarınız kapıyı açıyor, hepsinde sizi görmenin mutluluğu, gözler ışıl ışıl size bakıyor. Sımsıcacık bir ev, tencerede kaynayan yemeğin kokusu etrafı sarmış elinizi yüzünüzü yıkayın oturun sofranıza, sonra bir keyif kahvesi... Diye devam eden bir gün. Yatağınız halen sıcak değilmi sarılmışsınız yorgana kimseye kaptırmamacasına zıbarıyorsunuz...! Ya peki dağ başında evsiz barksız yahudi zulmü altında inleyen onca insan...! Hadi siz kocaman adamsınız, ya o bebeler ne yapsın sarılacak bir yorganı bırak bir çoğunun annesi veya babası bile yok bunlarda yetmemiş yahudi zalimlere, evlerini yıkmışlar onlarsa buz gibi ayazda soğukla kardeş olmuş...! Dışarıda elleri üşüse de ayakları donsa da ...! Bu zulüm nereye kadar.! Ve siz ey mutlu sıcak yataklarında zıbaran insanlar bunları bildiğiniz halde yatağınız halen sıcak mı...! ???
YAKUT

26 Ocak 2010 Salı

İYİ SEÇ

Ahirete inanıyorsan nelerle meşgul olduğuna iyi bak. İyi dostlar mı, gereksiz seni meşgul eden oyun ve eylence mi? Eğer arkadaşlarını iyi seçemiyorsan iş kötü çünkü insan dünyada nelerle meşgulse oturduğu kalktığı kimlerse diriliş vaktide onlarla birlikte olacak. Gelecekteki mutluluğunuz için bir şeyler yapın...
YAKUT

25 Ocak 2010 Pazartesi

Suya sabuna dokun.

Ne kadar güzel bir yastık. Bunun yeri neresi? tabiki bir köşe, koy köşeye yaslan, ezilir büzülür ama hiç sesi çıkmaz sadece yaslananı rahat ettirir, kendi rahat edemez... Hayatta hiç köşe yastağı durumuna düştüğünüz oldumu? Varsınız ama yoksunuz, yaşıyorsunuz ama yaşadığınızı bilen yok ne kadar kötü varlığı olan herşey, varlığını gösterdiği müddetce vardır. Yaşanan her çeşit olay bize o olay hakkında görüşlerimizi bildirme yetkisi verir doğru davranışlarda doğru olduğunu, yanlış davranışlarda yanlış olduğunu belirtmeliyiz. Yok eğer hiç bir şey söylemiyor (etliye sütlüye karışmıyorsak), bu yaşadığımızın köşe yastığı olmaktan ne farkı var...Eğer sizde hayatın tadını diğer insanlar gibi çıkarmak istiyorsanız susmayın konuşulması gereken yerde konuşun, hayata tepkisiz kalmayın.
YAKUT

24 Ocak 2010 Pazar

Tatil başladı mı yani?



Okullar tatile girdi, Çocukların kimi üzüldü kimi sevindi keşke hepsi sevinebilseydi. Ne gelir elden çalışan kazanır elması kızarır. Eğer arkanız sağlamsa ve çocuğun okumaya meyli yoksa bence zorlamayın onunda ilgi alanı mutlak farklı bir yöne doğrudur onu bulun ve şimdiden sermayeyi biriktirmeye başlayın. Zaten o büyüyene kadar anca biriktirirsiniz... Yok eğer evladınız okumayı sevmiyor aynı zamanda dayılarınızda yoksa işte ozaman yandığınızın günüdür...! "Yakında selanızı verirler"... Allah sırtı kalın olmayanların evlatlarına okulları başarıyla bitirme şevki versin, diyor ve bitiriyoruz.
YAKUT

22 Ocak 2010 Cuma

Çabalama


Gözün görmediği kulağın duymadığı ama her zaman var olan şeyler...! Bazı şeyleri görmüyor olmak onların varlığının olmaması anlamına gelmez aksine onların bizim tarafımızdan çözülemeyecek kadar karmaşık yada büyük olması anlamına gelir. Aklımız hiç bir zaman göremediğimiz ve göremiyeceğimiz bir şey olmasına rağmen varmıdır? Acaba akıl nasıldır? uzun mu? kısa mı ? yumuşak mı? sert mi? su mu? hava mı...? Bu tür kavramlar bizim bildiğimiz bize öğretilen kavramlardır. Ya bilmediklerimiz ve bilemeyeceklerimiz...! Biz insanlar sadece bize öğretileni ve bize izin verileni biliyoruz. Çabalamalar çabalamalar, hepsi boşuna ne ruhumuzun rengini görebilir ne aklımızı terazide tartabilir ne de bu dünyada Rabbimizi görebiliriz sadece olan delillerle bunlara inanabiliriz. "İnanın çünkü görmediğiniz halde sizi gören biri var"... Delil mi istiyorsunuz işte en güzel en büyük delil. "KURAN"... Okuyun ve anlayın, anlayın ve iman edin.
YAKUT