28 Şubat 2010 Pazar

Son Perde

Tiyatroya gidenleriniz vardır, gitmemişseniz bile okuldaki müsamere kolunda bir tiyatronun nasıl olduğu hakkında bilginiz vardır. İlk perde ve son perde hikayenin tümünü anlatır. Dünyaya ilk gözlerinizi açtığınız zaman, ardından yaşanan bir ömür, kısa veya uzun, aslında yaşanan hayat sonlara doğru yanaştığında hepsi kısa, bir göz açıp kapayana kadar geçen ömür, yaşanırken çok uzun, sıkıntılı geceler sabaha ne zam ulaşacak diye düşünülürken, yaşlanınca ne de çabuk geçti denen yıllar, nihayetinde son perde ve kapanan gözlerimiz. Belki ilk perdeniz iyi değildir ama son perdeyi iyi bir şekilde bitirmek sizin elinizde halen son perde kapanmadı.
YAKUT

26 Şubat 2010 Cuma

HAYYALESSALÂH

O küçücük elleriyle abdestini alıyor...! Ya sen koskocaman oldun halen başın secdeye varmadımı...?? Bugün hürmetli CUMA, haydi, tevbe kapıları kapanmadan tevbe et, RABBİN seni bekliyor.
HAYIRLI CUMALAR
YAKUT

23 Şubat 2010 Salı

Gerçek Hayattan Kesitler

Ah Feyyaz...! Ah ! Günlerden cuma aylardan civciv mevsimi ben deyim hava sabahın ışıklarıyla pırıl pırıl sen de gökyüzü masmavi işte bir bahar ayında bir sabah bir pazar yolculuğu, çocuklar illede gördükleri civcilerden almak istiyor, benim de zaten meylim var ve alıyoruz. Eve gelir gelmez hemen bir karton kutuyu onlar için hazırlıyorum, içerisine yemlerini koyuyorum, artık onların bize alışması için alıştırma turlarımız başlıyor. İlk gün ikiside birbirine sarılıp sadece yattılar, ben acaba hastalarmı diye düşünüyordum ama bir kaç gün içinde kendilerini toparladılar sonrada başladılar yaramazlığa. Biri beyaz biri siyah denecek kadar koyu kahverengi, ah benim evlatlarım... Bir sabah: Aman Allahım bu ne koku " Ya bunlar büyüdükce çok kötü kokmaya başlıyorlar biz bunları apartmanda nasıl bakabiliriz...?" Evlatlarımın birinin adı Feyyaz Birinin ki karakum, tabiki bunlar benim koyduklarım, Feyyaz çok yaramaz beyaz civciv, karakum zaten adı üstünde garaböcük, ben ikisinide çok seviyorum ama karakum çok masum kendi halinde ve gözleri sürmeli, yem verdiğimizde Feyyaz hemen karakumdan yemleri kapmaya çalışıyor, dışarıda gördükleri kabuklu böcekleri karakumdan çalıyor, geceler soğuk olunca da karakumun altına girip yatmaya çalışıyor. Allah Allah bu civci nekadar bencil arada kafasına bir tokmak vurasım geliyor. Ve civcivlerimiz büyümeye başlıyor ama...! Apartman onlar için zulüm olur... Bir gün başka bir şehre yolculuk başlıyor, tabi ki onlarda yanımızda. Bir kutu yapıyoruz kucağımızda 5 saatlik araba yolculuğu, arada evlatlarımı dinlendiriyor yolda serbest bırakıyoruz, Feyyaz her zaman yaramaz, karakum hep aynı karakum...! Arabadan iniyoruz bahcesi ve tavukları olan bir aileye bu yavruları hediye ediyoruz, içim yanıyor ama annelik evlatların yararı için kendi zevklerinden vazgeçmektir, onların mutlu olmaları için böylesi daha iyidir diye düşünüyorum. Civcivlerimi kadının bahcesindeki civcivlere karışsınlar diye koyuyorum, kadının civcivleri artık tavuk olma yolunda baya büyümüş, benimkilerse zavallım onların yarısı kadar . Civcivleri koyar koymaz bir tane kirliçıkı gelip karakuma sataşıyor ve başına bir guduk darbesi, karakum zavallım korkuyor, ben kadına "ciciyi kovala vurmasın" diyorum. Kadın alışırlar diyor, sanki o kirlinin vurduğu guduk bana (canım yanıyor). Ah Feyyaz ah! canım evladım hemen kardeşini korumaya kalkkıyor kirli bizim karakumun peşini bırakmıyor Feyyaz da kirlinin...! Keşke bir görseydiniz sanki cengaver mübarek , doğrusu böyle bir şeyi hiç beklemiyordum kadının dediğine göre hepsi tavukmuş ama ben hiç bir tavuğun horoz gibi dövüştüğünü görmedim Feyyazım karayazım budamı gelecekti başa...! Yavrum benim karakum korkuyor ve kaçıyor Feyyaz ise onu korumak için çarpışıyor öyle ki bi ara atlayıp kirlinin üstüne çıkıp mücadeleyi orda sürdürmeye çalışıyor. Her şey kardeşini korumak için ah Feyyazım ah. Bu olay karşısında Feyyazıma ve karakumuma çok üzülüyorum ama elimden birşey gelmiyor ve canımın yarısını o bahçede bırakıp ayrılıyorum. Şu an 6 ay geçti eğer yaşıyorlarsa kocaman birer tavuk olmuşlardır ama ben hala Feyyazımın tavuk olduğuna inanmıyorum o bir horoz, o bir cengaver, o bir gerilla ve o benim küçük evladım Feyyazım... Yaramazım, Feyyazım kara yazım... YAKUT

11 Şubat 2010 Perşembe

Bakış Dili

Gözlerin bir içim su, içim yandı doğrusu, keşke bakmaz olaydım. Halen çözemedim, o bakışları... Vay insan oğlu,vay demek ki göz sadece görmek için değilmiş, aynı zamanda çokta güzel konuşurmuş... İnsanların bazen konuşmadan birbirlerinin gözlerine bakmalarıda yeterli, sadece bakmak, bu yüzden ilk bakış için sorumluluk yokken, ikinci bakış haramdır, yani nasıl. "Bu ne güzel birisi doyamadım bidaha bakıyım, yada ne o sanki bana işaret etti" gibi, insanların bugüne kadar bildiklerinin aksine güzele bakmak sevap değil helal olana bakmak sevaptır... İnsan oğluna Allah tarafından bahşedilmiş okadar çok yetenek var ki: Bakmak, bakarken konuşmak, konuşurken aldatmak, hissetmek, hissetiğini görmek, beyinsel iletişimler ve kimbilir daha neler.
Bu yüzden ey kadınlar ve erkekler Allahtan korkun sınırlarınızı aşmayın sonra bir bakışın sonuçlarına yıllarca katlanmak zorunda kalırsınız, belkide baktığınız yada bakanınız aslında ne hayallere kapılmıştır da haberiniz yoktur belki baktığınız evli veya hasta ruhlu bir insandır yada! yadaları arttırmak okadar mümkün ki. Siz en iyisimi yolunuza giderken önünüze bakın yada adresmi arıyorsunuz sokak yazılarına bakın yada alışverişmi ediyorsunuz alacağınız mala bakın birbirinize bakıp birbirinizin aklını bulandırmayın ve sonrasında geceler boyu şeytanlarla uğraşmak zorunda kalmayın... Benden söylemesi.
YAKUT

10 Şubat 2010 Çarşamba

Su Gibi Aziz Ol

Bir damla su hayatın başlangıcı ve sonu...! Sağlam kaynaklardan biliyoruz ki ölüm anında kişi çok aşırı susarmış, yazın oruç tuttuğumuzda helede işlerimiz varsa, yorulmuş ve su kaybetmişsek gözümüz yemek memek görmez, suyu içer içmez sanki kuru topraklar ıslanır ve bir ses duyulur cooosss... İşte ifdar anındaki mutluluk, ya peki ahirete göçüş anımızda da bizim için bir ifdar sevinci olabilir mi? Yoksa kuru topraklar iyice kuruyup külmü olur...Belkide bu yüzden canlılara su vermek bu kadar önemlidir ve yine belkide bu yüzden insanlar ölürken ardlarında bir çeşme bırakmak ister, içen kansın kanan dua etsin. Çünkü obür tarafta bir damla buz gibi su için neler verilmez. Allah dünyada buz gibi suları afiyetle ağız tadıyla içmek, ahirette de kevser havuzundan içmek nasib eylesin.
YAKUT

9 Şubat 2010 Salı

Eski Köye Yeni Adet.


Ellerimi çok seviyorum çünkü yıkanmış ve tırnaklarım kesilmiş, yani hiç bir mikrop yok madem mikrop yok neden eldiven takayım...! Yeni çağın modası, yemek yaparken eldiven takmak, adı da ameliyat eldiveni ... Hiç düşündünüzmü neden? Ben çok düşündüm, insanlar geçmişte tırnaklarını kesmeye özen gösterirdi," hatta içindeki mikropların yapacağı hastalıklar nedeniyle okullarda her zaman tırnak konturolü devam eder". İnsanlar büyüyüp kendi bağımsızlıklarını aldıktan sonra ve de batıyı örnek aldıktan sonra tırnak uzatma diye bir çılgınlık baş gösterdi. Tabiki tırnak uzun oluncada malum tırnak altı birikenler tırnak boyunu geçmeye başladı...! Eee ne yapacaklar bir çare bulmak gerekti ve sonuç ameliyat eldiveni...! Artık takmayanı kınayacak boyutta moda haline gelen bu saçmalığa bir dur diyecek (akıllı) yok mu? Kardeşim yemek yapacaksan tırnağını kes ellerini yıka hem milleti mikroptan gebertme, hem de çevrede yokolması yıllarca süren bu naylon ürünlerini gereksiz yere arttırma. Ameliyat eldiveni adı üstünde ameliyat için üretilmiş bir eldiven, kardeşiiiim biz yemek yapıyoruz, yoksa siz yemek adı altında bilmediğimiz birşey mi yapıyorsunuz...? Doğayı katletmeden yemekleri ameliyat etmeden yaşamanız dileğiyle...! YAKUT

7 Şubat 2010 Pazar

atam izindeyik...


İşte yine okullar açılıyor. Okullar bana en sevimli mekanlar, bir sürü çocuk içinde bulunmak, bilmiyorum neden ama beni çok mutlu ediyor. Hele de okul pekte fazla resmi değilse ozaman çocuklarla daha da iç içe oluyorsunuz. Ben onu bunu bilmem doğallık her zaman iyidir. Evlatlarımızı değerli öğretmenlere teslim ederken bir de evdeki televizyon denen asıl öğretmenden kurtarabilsek, belkide çocuklarımız çok daha bilinçli ve düzeyli olurdu, yanlız bakıyorumda öğretmenlerde zamanla tembelleşmeye başladı. "Aç yavrum televizyonu filim seyret benim biraz işim var, açın projeksiyonu ordan anlayın ben biyere kadar gideceğim" geçmişte ki öğretmenler her zaman kendilerini yetiştirmek zorundayken şimdiki öğretmenler çoğunluk olarak yan gelip yatarak devletin maaşlarını yiyor... Nasıl olsa Türkiye avrupa birliğine girmek için okullardaki eğitim teknolojileri seviyesini yükseltmek zorunda, ozaman bize de yapacak bişey kalmıyor, devletin malı deniz, ye yat aşşaaaaaaa... Nasıl olsa atam izindeyiz... (Bu yazı bazı öğretmenleri hedef alıyor. İyiler müstesnadır.)
YAKUT

5 Şubat 2010 Cuma

Ellerini Yıkamayan Ne Olsun...


İyice acıktınız, önünüze bir tabakta tek çeşit yiyecek ve yanında bir içecek, önce ellerinizi yıkıyor sonra besmele çekiyor, yanınızdaki insanlarla yiyorsunuz kâh, elinizle kâh bir kaşık veya çatalla, doyuyorsunuz sofra toplanıyor bulaşık bir tabak bir kaç kaşık ellerinizi yıkıyorsunuz ve şükredip hayata devam ediyorsunuz. BİR BAŞKA AÇI. Masayı düzenliyorsunuz: Masa örtünüz satenden üzerinde mumlar ince ve uzun, şamdanlarınız ince ve zarif bir işcilikle yapılmış. Tabakları dizmeye başlıyorsunuz altta altlık sonrası bir büyük tabak sonrası bir düz tabak sonrası çorba kasesi yanında 3 kaşık 3 çatal 2 bıçak yönleri ise ister sağa ister sola o size kalmış... herkes masaya oturuyor ev olmasına rağmen ayakta ayakkabı ve eller yıkanmamış ama buna kimse dikkat çekmiyor. Herkeste bir telaş...! "Peçete var mı " Herkes gayet itinalı giyinmiş yemeklerse sanki görüntüde birbiriyle yarışıyor. Önce porselen bir çorba kabı ve ince belli bir kepçeyle sunulan bir kepçe çorba bir kaşık alınıyor ve konuşma devam ederken birde bakıyorlar porselen tabakdaki çorba soğuyuvermiş kaldırılıyor, sırasıyla yemekler gelip gidiyor, ama hepsi tabaklarda yarım... Yanlarındaki salatalar olduğu gibi duruyor çünkü süslemekten kıyamıyorlar yemeğe, en son tatlılar da yeniliyor ve 4 kişilik bir sofradan çıkan toplam bulaşık sayısı, ( sıkı durun işte geliyor). Tam 19 tane tabak, 12 tane bardak, 32 tane çatal kaşık vesair bir de pişirildikten sonra koyulan servis tabakları, yemek kaç çeşitse... E yani ben nedeyim benim dinimi beğenmeyip de yiyeceği altı üstü bir yemek için bu kadar su harcayan, emek harcayan, zaman harcayan, sonunda da çoğunu hayvanları doyurma bahanesiyle hayvan barınaklarına yollayan bunca cahile...! İlerlediğini zannedip geri kalmış insancıklara...
YAKUT

En Güzeli O


Kafirlerle savaşmak. Bazı kıt akıllıların İslamiyeti sanki bir terör dini gibi göstermelirinin amacı, kendi kurdukları pislik imparatorluklarının yıkılmasından korkmalarıdır. Günümüz müslümanları her ne kadar uyuyor veya güçsüz olsa da geçmişte dinimizin mensuplarının, dünyanın büyük kısmını ele geçirmiş olmalırı onarı korkutmaya yetiyor, biliyorlar ki din aynı din ve aynı şeyleri emrediyor... Yani bilmeyenlere biraz açarsak , Allah (cc) bizden neler istiyor zavallı olanlara yardım edilmesini, haksızlık edilmemesini, esaretin kalkmasını ve insan oğlunun her istediğini istediği gibi yapması yerine onun azmaması ve şımarmaması için " Son kullanma tarihinize kadar kullanım kılavuzuna uygun yaşamamızı"...! Yani Allah yaratıyor ve O yaşatıyor bizim yapacağımız sadece boyun eğmek. Bu kadar zormu...?
YAKUT

2 Şubat 2010 Salı

Ölümü Temenni Etmeyin...


Gerçek hayattan bir kesit: Yaşadığım süre bana hep bir şeyler kazandırdı. Çektiğim sıkıntılar beni hep isyana sürüklüyordu, dayanamadığım zamanlarda ise hep ölümü temenni ediyordum ama ölüm yerine her seferinde ağır bir musibet kapımı çalıyordu. Bunun nedenini hep düşünüyordum ve bugüne kadar anlayamamıştım ama şimdi anlıyorum, Peygamberimizin ölümü temenni etmeyin demekle neyi kastettiğini. Bazı ayetler de ölümün bir musibet olduğundan bahsediliyor. Oysa ben onca sıkıntının arasında dünyayı unutup da hep ölümü isterken,farkında olmadan musibet istiyormuşum, aslında gelen musibetler bana ölümün hatırlatıcısıymış, onlar ölümün yanında çok küçük birer musibet olmasına rağmen, ben dayanamazken ya ölüme nasıl dayanacaktım... Bunları hiç düşünmemiştim artık anlıyorum ki hayatta çekilen bütün dertler ölüm ve ötesi yanında bir zerre ve bundan sonra inşallah ölüm yerine (yani farkında olmadan musibet istemek yerine) Rabbimden rahmet isteyip ümid edeceğim . Tavsiye ederim, eğer siz de benim anlattıklarımdan yaşamışsanız.
YAKUT

Namazı Unutma

Türkiyede kime sorsanız müslüman, kimi namaz kılıyor, kimi namazın varlığını bayramdan bayrama, kimi de cumadan cuma ya hatırlıyor. Kur'an da bize emredilen günde beş vakit namaz. Peygamberimizin dilinden, Allaha en sevimli ve değerli ibadet vaktinde kılınan namaz.
Allah (cc) miracta namazı, müslümanlar üzerine farz kıldığında, beş vakit ti halen de öyle. Kılınan namaz insana bir yük olmamalı aksine bizim kurtuluş garantimiz ve Rabbe giden en değerli yol olmalı, zorla yapılan ibadetlerin bir değeri yoktur, ayrıca yapılan ibadetleri anlamadan yapmanında bize bir faydası yoktur. Maun suresinde "Vay o namaz kılanların haline ki onlar kıldıkları namazdan gafildirler" buyrulmakla insanın kılacağı namazın ona bir şeyler vermesi gerektiği anlatılmaktadır. Namaz adetten olan bir gelenek değil, her gün, günde beş vakit kılınması gereken islam dinin bir emridir. Özellikle bunu vurguluyorum "emir" yani biz bu konuda serbest değiliz ( istersen yap istemezssen yapma) eğer müslümansak emirlere uymak zorundayız. Namazı eğer anlayabiliyor ve Allah'a hakkıyla iman ediyorsak namaz bize hiç te zor gelmeyecektir. Haydi namaza ey müslümanlar, inandıklarınıza sahip çıkın.
YAKUT

1 Şubat 2010 Pazartesi

Kumsaldan Duyulanlar

Deniz ve kumsal insanların en coşkulu olduğu yerlerden biri, o kadar coşkulu ki...! Düşünmek bile içimi bulandırıyor. Her yerleri son haddinde açık olduğu halde birbirlerinin gözleri önünde yürüyüp, oturup, yatan insanlar gerçi bunlar insan mı onu da düşünmek lazım bir yanda her yerlerini açıp cazip hale getirip sergiliyorlar öte yanda kendilerinin dokunulmazlığını sağlamaya çalışıyorlar. "Sarkıntılık etti komiserim bizde vurduk"... Allah Allah bu ne lahana turşusu bune perhiz...! Sen zaten baksınlar diye soyunup dökünmedin mi...? eeeeeeeee... Şimdi niye sana sarktı diye rahatsız oluyorsun? Allah (cc) eğer kadını erkek için, erkeği de kadın için yaratmışsa demek ki birbirlerini çekiyolar, bunun için sen örtün gösterme oranı buranı bak bakıyım sana sarkan olurmu ?..! Acıyorum kumsallara öyle güzel olmalarına rağmen en kötü en aşşağılık yaratıkların işgal ettiği mekanlar... Yaşadığını sanan bir kaç insan ve yok olan ahlak değerleri. Mahsun ve boynu bükük dertlerini Allah'a arzediyor kumsallar.
YAKUT