İyice acıktınız, önünüze bir tabakta tek çeşit yiyecek ve yanında bir içecek, önce ellerinizi yıkıyor sonra besmele çekiyor, yanınızdaki insanlarla yiyorsunuz kâh, elinizle kâh bir kaşık veya çatalla, doyuyorsunuz sofra toplanıyor bulaşık bir tabak bir kaç kaşık ellerinizi yıkıyorsunuz ve şükredip hayata devam ediyorsunuz. BİR BAŞKA AÇI. Masayı düzenliyorsunuz: Masa örtünüz satenden üzerinde mumlar ince ve uzun, şamdanlarınız ince ve zarif bir işcilikle yapılmış. Tabakları dizmeye başlıyorsunuz altta altlık sonrası bir büyük tabak sonrası bir düz tabak sonrası çorba kasesi yanında 3 kaşık 3 çatal 2 bıçak yönleri ise ister sağa ister sola o size kalmış... herkes masaya oturuyor ev olmasına rağmen ayakta ayakkabı ve eller yıkanmamış ama buna kimse dikkat çekmiyor. Herkeste bir telaş...! "Peçete var mı " Herkes gayet itinalı giyinmiş yemeklerse sanki görüntüde birbiriyle yarışıyor. Önce porselen bir çorba kabı ve ince belli bir kepçeyle sunulan bir kepçe çorba bir kaşık alınıyor ve konuşma devam ederken birde bakıyorlar porselen tabakdaki çorba soğuyuvermiş kaldırılıyor, sırasıyla yemekler gelip gidiyor, ama hepsi tabaklarda yarım... Yanlarındaki salatalar olduğu gibi duruyor çünkü süslemekten kıyamıyorlar yemeğe, en son tatlılar da yeniliyor ve 4 kişilik bir sofradan çıkan toplam bulaşık sayısı, ( sıkı durun işte geliyor). Tam 19 tane tabak, 12 tane bardak, 32 tane çatal kaşık vesair bir de pişirildikten sonra koyulan servis tabakları, yemek kaç çeşitse... E yani ben nedeyim benim dinimi beğenmeyip de yiyeceği altı üstü bir yemek için bu kadar su harcayan, emek harcayan, zaman harcayan, sonunda da çoğunu hayvanları doyurma bahanesiyle hayvan barınaklarına yollayan bunca cahile...! İlerlediğini zannedip geri kalmış insancıklara...
YAKUT