Gerçek Hayattan Kesitler
Ah Feyyaz...! Ah !
Günlerden cuma aylardan civciv mevsimi ben deyim hava sabahın ışıklarıyla pırıl pırıl sen de gökyüzü masmavi işte bir bahar ayında bir sabah bir pazar yolculuğu, çocuklar illede gördükleri civcilerden almak istiyor, benim de zaten meylim var ve alıyoruz. Eve gelir gelmez hemen bir karton kutuyu onlar için hazırlıyorum, içerisine yemlerini koyuyorum, artık onların bize alışması için alıştırma turlarımız başlıyor. İlk gün ikiside birbirine sarılıp sadece yattılar, ben acaba hastalarmı diye düşünüyordum ama bir kaç gün içinde kendilerini toparladılar sonrada başladılar yaramazlığa. Biri beyaz biri siyah denecek kadar koyu kahverengi, ah benim evlatlarım... Bir sabah: Aman Allahım bu ne koku " Ya bunlar büyüdükce çok kötü kokmaya başlıyorlar biz bunları apartmanda nasıl bakabiliriz...?" Evlatlarımın birinin adı Feyyaz Birinin ki karakum, tabiki bunlar benim koyduklarım, Feyyaz çok yaramaz beyaz civciv, karakum zaten adı üstünde garaböcük, ben ikisinide çok seviyorum ama karakum çok masum kendi halinde ve gözleri sürmeli, yem verdiğimizde Feyyaz hemen karakumdan yemleri kapmaya çalışıyor, dışarıda gördükleri kabuklu böcekleri karakumdan çalıyor, geceler soğuk olunca da karakumun altına girip yatmaya çalışıyor. Allah Allah bu civci nekadar bencil arada kafasına bir tokmak vurasım geliyor. Ve civcivlerimiz büyümeye başlıyor ama...! Apartman onlar için zulüm olur... Bir gün başka bir şehre yolculuk başlıyor, tabi ki onlarda yanımızda. Bir kutu yapıyoruz kucağımızda 5 saatlik araba yolculuğu, arada evlatlarımı dinlendiriyor yolda serbest bırakıyoruz, Feyyaz her zaman yaramaz, karakum hep aynı karakum...! Arabadan iniyoruz bahcesi ve tavukları olan bir aileye bu yavruları hediye ediyoruz, içim yanıyor ama annelik evlatların yararı için kendi zevklerinden vazgeçmektir, onların mutlu olmaları için böylesi daha iyidir diye düşünüyorum. Civcivlerimi kadının bahcesindeki civcivlere karışsınlar diye koyuyorum, kadının civcivleri artık tavuk olma yolunda baya büyümüş, benimkilerse zavallım onların yarısı kadar . Civcivleri koyar koymaz bir tane kirliçıkı gelip karakuma sataşıyor ve başına bir guduk darbesi, karakum zavallım korkuyor, ben kadına "ciciyi kovala vurmasın" diyorum. Kadın alışırlar diyor, sanki o kirlinin vurduğu guduk bana (canım yanıyor). Ah Feyyaz ah! canım evladım hemen kardeşini korumaya kalkkıyor kirli bizim karakumun peşini bırakmıyor Feyyaz da kirlinin...! Keşke bir görseydiniz sanki cengaver mübarek , doğrusu böyle bir şeyi hiç beklemiyordum kadının dediğine göre hepsi tavukmuş ama ben hiç bir tavuğun horoz gibi dövüştüğünü görmedim Feyyazım karayazım budamı gelecekti başa...! Yavrum benim karakum korkuyor ve kaçıyor Feyyaz ise onu korumak için çarpışıyor öyle ki bi ara atlayıp kirlinin üstüne çıkıp mücadeleyi orda sürdürmeye çalışıyor. Her şey kardeşini korumak için ah Feyyazım ah. Bu olay karşısında Feyyazıma ve karakumuma çok üzülüyorum ama elimden birşey gelmiyor ve canımın yarısını o bahçede bırakıp ayrılıyorum. Şu an 6 ay geçti eğer yaşıyorlarsa kocaman birer tavuk olmuşlardır ama ben hala Feyyazımın tavuk olduğuna inanmıyorum o bir horoz, o bir cengaver, o bir gerilla ve o benim küçük evladım Feyyazım... Yaramazım, Feyyazım kara yazım...
YAKUT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder