26 Mart 2011 Cumartesi

Yaşlı Ağaç 2.bölüm


Ve işte hikayemizin diğer yarısı.
Yaşlı ağaç kamyonla uzun bir yolculuğa çıkmış, yolda giderken de hep sonunun ne olacağını düşünüp içten içe üzülüyormuş. Ah! demiş benim de sonum bir soba içinde, yada bir şömine de yanmak mı!?... Bizim yaşlı ağaç bunları düşünürken adamlar gelecekleri yere varmışlar. Saat sabahın dördüymüş, ortalık halen sessiz ve soğukmuş, adamlar el birliğiyle ağacı yere indirmişler ve arabalarının kapılarını örtüp gitmişler. Yaşlı ağaç üzgün bir kalple sabahın ışıklarını beklemeye başlamış ilk ışıklarla ortalık aydınlanmaya başlamış, yaşlı ağaç etrafını süzmüş kimsecikler yokmuş, ama bulunduğu yer çok güzel sakin ve huzurlu bir yermiş. Hava ısınmaya başladıkca ortalık kalabalıklaşmaya başlamış. Birçok işci etrafında devamlı bir şeyler yapıyorlarmış kimisi yontuyor, kimisi kesiyor, kimisi çivileri çakıyor... Neler olduğuna bir anlam veremeyen yaşlı ağaç olacakları beklemeye başlamış aradan bir kaç gün geçmiş adamlar yaşlı ağacı yüklenip bir binaya monte etmişler yaşlı ağaç şaşkın gözlerle etrafına bakınmış bir sürü insan onun güzelliğini seyrediyor ve etrafından hiç ayrılmıyormuş. Sabah, öğlen, ikindi, akşam ve yatsı," evet bildiniz burası bir cami." Yaşlı ağaç ömrünün kalan kısmını bir caminin mihrabı olarak geçirmiş, mutlu huzurlu ve ümit dolu... Yaşlı ağacın köklerinden ise yeni fidanlar büyümüş, onun eski güzelliğini aratmayacak şekilde güzel ve görkemli... Hikayemizde burada bitmiş, ama gökten ne elma düşmüş ne de armut... Sadece yükseklerden bir ses duyulmuş: Hayalesselâh...!
YAKUT

1 yorum:

  1. YaŞlı AğAç28 Mart 2011 09:35

    Hikayenizi çook beğendim.
    ELLERİNİZE SAĞLIK

    YanıtlaSil