21 Mart 2011 Pazartesi

Yaşlı Ağaç

Çok da eski değil, yıllar öncesinde, kimselerin uğramadığı ücra bir köşede ölümü bekleyen bir ağaç varmış, kökleri sağlam, ama dalları yıpranmış, yaprakları dökülmüş, kuşların yuva yapmak için seçmedikleri, görenleri pekte mutlu etmeyen bir ağaç yaşarmış, uçsuz bucaksız dünyada, bir onu kimse görmez, bir ona kimse bakmazmış sanki... Oysa ki yıllar önce ne de güzel dalları, yaprakları vardı. Herkesin dibinde oturmaya can attığı, kuşların yer kapabilmek için kavga ettiği, her göreni hayranlıkla baktıran bir ağaçtı o, ama yıllar herkesden bir şeyler alıp götürmüştü, ondan neden almasın ki... Yaşlı ağaç bir yandan geçmişi düşünür, bir yandan da kuruyan dallarına bakar ve artık sona geldik dermiş, ama onca yaşlılığına ve yorgunluğuna rağmen, kökleri sapasağlammış, ne esen rüzgarlar ne yağan yağmurlar, ona vız gelir tırıs gidermiş. Eee nediyelim bu da onun için bir teselliymiş, yine de şükretmesini bilir ve yeryüzünün güzellikleri onu mutlu etmeye yetermiş. Günlerden bir gün bir sabah büyük bir sarsıntı ve gürültüyle gözlerini açmış, ilk defa kendisini bu kadar korkmuş ve acı çekerken hissetmiş, etrafında dolanan insanların onu kesmeye başladıklarını görünce, işte demiş hayatımın sonu bu olsa gerek, artık dünyaya elveda diyeceğim, kimbilir bir daha uçan kuşları, dolanan insanları görebilecek miyim, ya gökyüzü... Büyük bir hışırtıyla sallanmış dalları, sanki ağlıyor ama ağladığını kimsenin görmesini istemiyormuş... İnsanlar akşam olmadan yaşlı ağacı kesip araçlara yüklemişler, yaşlı ağaç biraz canı yanmış biraz ürkek neler olacağını beklemeye başlamış...
DEVAMI SONRA
YAKUT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder